29 Haziran 2007 Cuma

O MEMO BURASI NEW YORK AMERİKA...


İşte size New York'tan fotoğraflar ve izlenimler. Açıkcası kuzum New York'u pek beğenmemiş. Pek temiz değilmiş, insanlar genelde kabaymış. Etrafta ispanyollar çoğunluktaymış. Türk pek görememiş. Yanında kaldığı aile Dominik'liymiş. Kaldığı kasabada her an karşınıza bir geyik ya da sincap çıkabiliyormuş. Su hem pahalıymış hem de güzel değilmiş. Yemekler de idare edermiş. Starbuckslar çok salaş yerlermiş. Buradaki gibi değilmiş. Gloria Jeansler daha iyiymiş. Orada birçok milletten insanla karşılaşmış. En düzgün insanların yine Türkler olduğunu söylüyor kuzum:) Ayrıca meşhur Özgürlük Anıtı filmlerdeki gibi ihtişamlı değilmiş. Oraya gitmeye değmez diyor kuzum. Rockefeller binasından görüntü çok güzelmiş. Fotolarda görebilirsiniz. 5. cadde de bir sürü mağaza varmış. Times meydanı çok güzelmiş. Bir gece Türk restoranında yemek yemişler. İskender, içli köfte, sigara böreği. Orada çok iyi gelmiş bu yemekler. Aklımda kalanlar bunlar...Herkese iyi haftasonları!
Not:Can denize girmek, serinlemek ister. Bakalım...

26 Haziran 2007 Salı

Vuslat...

Bir varmış bir yokmuş....Yıllardan 2007, aylardan Haziran iken, İstanbul çok sıcak iken.... Çoook uzaklara giden büyük kuzu prens sarayına dönmüş...Minik kuzu prenses onun için bol çikolatalı pasta yapmış sabahlara kadar...Küçük saraylarını toplamış, büyük kuzu prens için en sevdiği yemekleri hazırlamış. Minik kuzu prenses, büyük kuzu prensini ve küçük saraylarını çoook özlemiş. Kral babasının sarayı ona dar gelmiş... Prens, prensesine çook uzaklardan bir sürü hediyeler getirmiş. Prenses hepsini çok beğenmiş. Birbirlerine sımsıkı sarılmışlar. Prenses, prensine: "Bir daha uzaklara gitme olur mu?" demiş. Bu da mutlu sonun başlangıcı olmuş...Darısı tüm kavuşmayı bekleyenlerin başına...
Not: Foto alakasız oldu sanmayın, vuslatın kanıtıdır:)

19 Haziran 2007 Salı

ÇİLEKLİ PARFE
Uzun bir aradan sonra işte yine bir tarif:) Bu sıcak günlerde soğuk bir alternatif olacaktır diye düşünüyorum. Tarif çok sevdiğim Burçin'e ait. Tekrar teşekkürler:) Bu arada kendisine kolaylıklar diliyorum. Çok yakında oğullarının sünneti var. Bu arada kuzum pazar günü geliyor:) Yemeklerimizi, çayı, simidi çok özlemiş. Muhtemelen zayıflamıştır da. Pazar günü kuzuma sevdiği tatlardan oluşan güzel bir sofra hazırlayacağım. Ayrıntıları gelecek hafta aktarırım;)

Malzemeler:

2 poşet krem şanti

2 su bardağı süt

10 adet çilek (İsteğe göre başka meyve de kullanabilirsiniz.)

1/2 su bardağı pudra şekeri

1/2 su bardağı kuru üzüm

1/2 su bardağı damla çikolata

1 limonun kabuğunun rendesi

1 paket finger bisküvi

1 yumurta (Burçin'in dediği gibi hiç anlaşılmıyor)

Yapılışı:

Krem şantiyi soğuk sütle çırpın. Başka bir tarafta çırptığınız yumurtayı karışıma ekleyin ve çırpmaya devam edin. Daha sonra bisküvileri elinizle kırıp,karışıma ekleyin. En son küp küp doğranmış çileklerle beraber tüm malzemeyi ekleyin ve malzemeyi ezmeden karıştırın. Karışımı koyacağımız dilimli borcama streç film serin ve içine birkaç dilimlenmiş çilek koyun ve karışımı boşaltın. Parfenin 4-5 saat kadar dondurucuda kalması gerekiyor. Servis yapacağınız zaman ters çevirip, dilimleyin. Dondurucudan çıkarttığınızda parfe kalıptan hemen ayrılmayabilir, biraz beklettikten sonra açılacaktır. Afiyet olsun:)

17 Haziran 2007 Pazar

Babalar Günü ve Sobeler:)


Sabah kalkınca, ilk iş babamın gününü kutladım. Sonra annemle beraber güzel bir kahvaltı hazırladık. Kardeşim ve kuzum da bu arada olsaydı tam olacaktı. Ama en azından ben varım babamın yanında;) Öğleden sonra da kayınpederimin gününü kutlamak için karşıya geçtim. Çok mutlu oldular. Oğulları burada yok ama en azından ben yalnız bırakmadım;) Biraz önce geldim eve. Tüm babacıkların ve baba adaylarının günü mutlu olsun! Çok iyi bir baba olacağına inandığım kuzumun babalar gününü de kutladım sabah:) Onun baba hallerini o kadar çok merak ediyorum ki. Bu sevginin ve bağın meyvesini görmek için sabırsızlanıyorum ama birazcık daha zamanımız var...

Gelelim sobelere! Arzu beni takıntılar konusunda sobelemiş. Hımmm takıntılar...Mesela dışarıda yemek yemeden önce mutlaka ıslak medille ellerimi silerim. Bir misafir geleceği zaman ev mutlaka toplu ve temiz olmalı. Yoksa kim gelirse gelsin rahat edemem. Evde 2 den fazla lamba yandı mı rahatsız olurum. İlkokul da öyle öğretmişlerdi:) Alışverişe ve tatile çıkmadan önce mutlaka liste yaparım. Plansız bir yerlere gitmeyi pek sevmem. Aklıma gelenler bunlar...

Asya da blog aleminde nasıl dolaştığımla ilgili sobelemiş beni. Önce kontrol paneline girer, yorumlarıma bakarım. Eğer yorum varsa, çok mutlu oluyorum. İnsanın paylaştıkları ile ilgili geri dönüş olması çok güzel! Sonra ya sırayla ya da gelişigüzel okuduklarımı gezerim. Bazen okuduğum bir blogdan birkaç başka bloga atlıyorum. Hiç tanımasam da ilgimi çeken yazılara yorum yazıyorum. Okuduklarıma da mümkün olduğunca yorum yazmaya çalışıyorum. İlk başlarda kaç kişi gelmiş çok merak ediyordum. Şimdi de hangi ülkeden kim gelmiş ona bakıyorum. Asya'nın dediği gibi benim de bazı ülkelerden ziyaretçilerim var ama hiç yorumlarını okumadım:) Mesela: Hollanda ve Almanya. Yorumlarınızı bekliyorum:) Ben de Lola'yı, Burçin'i, Yasemin'i ve Serinmavi'yi sobeliyorum:)

14 Haziran 2007 Perşembe

İç döküş...

Bu sıralar biraz fazla duygusalım...Kuzumun yokluğu ve şehit haberleri bu durumun önde gelen sebeplerinden. Devamlı söylüyorum ya haberleri izlerken ağlıyorum; tutamıyorum kendimi. Anneler, babalar, çocuklar giden canların ardından ağlarken ben öyle durup haberi izleyemiyorum. Aslında izlemek de istemiyorum. Dün Papatya Dünya'nın blogundaki bu yazıyı okurken masanın başında tutamadım gözlerimdeki yaşları. TV de dizi ya da film izlerken aldatılan ya da terkedilen kahramanın yerine koyup kendimi, ona da ağladım. Kuzuma olan özlemimin yoğunlaştığı anlara hiç girmeyeyim...

Günler hep aynı: Kalk, hazırlan işe git. Çalış, eve gel. Yemek ye, nette takıl, tv izle, uyu. Bir yarım burada değil sanki. Hayat arkdaşı böyle bir şey işte. Eğer doğu insanı bulduysan, o senin diğer yarın. O olmadı mı ne çayın, ne uykunun, ne simidin, ne kadayıfın ne Cranberries'in...Hiçbirşeyin tadı yok. Allah kimseyi sevdiklerinden ayırmasın!!!10 gün var...10 gün sonra gelecek kuzum inşallah!

Biraz dağıtalım bu duygusal havayı. Kuzumu Amerika'nın tüketim çılgınlığından uzak tutmaya çalışıyorum. Dün akşam bir outlet e gitmişler. Baktım bir mms geldi. Açınca ne görelim 2 adet babet. Bilmem şu marka. Sıraladığım cümleler: -Ama kuzum alma bak boşver!-Soldaki güzelmiş, uygunsa bir bak!-Aaaa uygunmuş. -Hafif topuklu abiyeler var mı? ....Uzayıp gidiyor bu cümleler. Bir yandan çok alışveriş yapmasını istemiyorum. Bir yandan da aklım orada. Kuzum senin burada olman lazım diyor. Aman olmayayım, tutamazdım kendimi. Burada bile zor tutuyorum.

New York İstanbul'a çok benziyormuş. Ama çok pahalıymış. Outletler dışında alışveriş zormuş. Kuzumu herkes İspanyol sanıyormuş:) Kuzumun söylediğine göre etrafta pek Amerikalı yokmuş. Her yerde Japonlar ve İspanyollar varmış. Bir de sincaplar:)Kuzum gelince güzel fotoları koyacağım bloga.

Herkese iyi haftasonları! Bol bol dinlenin, gezin, kendinizi dinleyin!

12 Haziran 2007 Salı


"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi KARDEŞÇESİNE!!!!...."

Nazım Hikmet

İçimden ne tarif vermek, ne de yazmak geliyor...Yaşananları anlayamıyorum.Artık söyleyecek birşey de bulamıyorum. Huzur içinde, nur içinde yatsınlar! Bu vatan sahipsiz değil!!!

7 Haziran 2007 Perşembe

...

Anneler ağlamasın, kimse ağlamasın!!! Çocuklar yetim kalmasın...

5 Haziran 2007 Salı

AKŞAM OLSA DA EVE GİTSEM...

Akşam olsa da eve gitsem...Bugün kalktığımda çok yorgun hissediyordum kendimi. Hala da pek enerjik sayılmam. Bir an evvel eve gidip, duşumu almak, kendimle ve evimle ilgilenmek istiyorum. Makinede çamaşılar bekliyor, kenarda da ütülenecekler ayıptır söylemesi. Bugün halletmem lazım mutlaka. Bu sıcakta da ütü hiç çekilmiyor doğrusu. Hele gömlekler...Ben bir de hassasımdır, jilet gibi yapmaya çalışırım. Yemek de yapmam lazım. Onu planladım ama. Kabak-patates-patlıcan kızartma yapacağım. Üstüne de domates sosu ve yoğurt. Yanına da kavun alabilirim;) Hımmm süper değil mi? Zaten kızartmayı kim sevmez ki? Biz de çok seviyoruz ama ben ayda 1 kereden fazla yapmamaya çalışıyorum. Mümkün olduğunca sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Kola içmem mesela. Arada bir gazoz tercih ederim. Ekmeği sadece kahvaltıda yerim genelde. Yemeklerde pek ekmek aramam. Makarna-mantı-pilav üçlüsü ile ekmek yiyenleri hiç anlayamıyorum, kusura bakmayın!!! Kansız olmama rağmen eti haftada 3-4 kere yerim. Her gün et yemeği aramam. Tam tersi bir ara hiç et yemiyordum. Kökende Ege yok ama ben zeytinyağını ve zeytinyağlı yemekleri çok severim. Ama çok kötü bir huyum var: Her türlü tatlıya bayılıyorum! Hayır diyemiyorum:( Yemek yemek benim için bir zevk! Burada Boğa burcu olduğumu da açıklamalıyım tabiki:) Hemen hemen bütün özelliklerini taşıyorum. Çok da severim burcumu. Yazı nereden nereye geldi...

4 Haziran 2007 Pazartesi

ANNEMİN MEŞHUR HAVUÇLU KEKİ

Annemi tanıyanlar, havuçlu kekini mutlaka tatmışlardır. Herkesin klasik tatları vardır ya. Annemin klasiklerinden biri de havuçlu kektir. Çocukluğumdan beri bayıla bayıla yerim bu keki:) Annemin kekinin tarifini Zeki Müren'in "Şimdi Uzaklardasın" şarkısı eşliğinde veriyorum. Kendisi Türk Sanat Müziğini çok sever. Zaten bir musiki vakfına gidiyor ve ud dersleri alıyor. Görseniz, çocuk gibi hevesli ve çok ciddiye alıyor:) İyice çalmaya başlasın, hep beraber fasıl yapacağız:)

Malzemeler:

3 yumurta

1 su bardağı zeytinyağı (ayçiçek yağı da kullanılabilir)

2 su bardağı şeker

3 su bardağı ince rendelenmiş havuç

1 su bardağı ceviz

1 limonun rendesi

1 paket vanilin

2 tatlı kaşığı tarçın

1 tatlı kaşığı kabartma tozu

1 fiske tuz

3 su bardağı un (aldığı kadar)

İsteğe göre yarım avuç kuru üzüm ve yarım avuç kuru kayısı

Yapılışı: Yumurtayı, şekeri çırpın, sonra yağı, havucu ve diğer malzemeleri ekleyin. İyice karıştırın. Ortası boş yuvarlak kek kalıbını yağlayın,unlayın ve biraz şeker serpin. 180 derecelik fırında 40-45 dak. pişirin. Pişip pişmediğini anlamak için kürdan batırıp, test edebilirsiniz. Piştikten sonra soğumasını bekleyin. Soğuyunca kalıptan çıkarın. Afiyet olsun:)

Not1: Tarifin orijinali Gönül Candaş'ın Bereketli Olsun kitabındandır.

Not2: Şebnem ve Lola siz bu tarifi okumayın;)