26 Mart 2009 Perşembe

Pazı Borani

Geçen pazar günü Çiya'daydık. Babamla ben pazı borani yedik, nefisti. Herkes çok sevdiği için dün annem aynısından yapmış. Laf aramızda annemin çok daha lezizdi:) Mutlaka deneyin! Pazı zaten leziz ama börülceyle daha da leziz oluyor.

Malzemeler:

1 demet pazı
1 adet kırmızı biber
1 adet iri kuru soğan
Çok az bulgur
Yarım su bardağı haşlanmış kuru börülce
1 adet kesme şeker
2 yemek kaşığı nar ekşisi
3 yemek kaşığı zeytinyağı (Yağ miktarını isteğe göre arttırabilirsiniz.)
2 yemek kaşığı salça

Yapılışı: Pazıları ince ince doğrayın ve bol su ile yıkayın. Soğanı zeytinyağı ile kavurun. Ardından salçayı ve ince doğranmış kırmızı biberi ekleyip kavurmaya devam edin. Sonra pazıları, bulguru ve haşlanmış börülceleri, nar ekşisini ve kesme şekeri koyun ve yarım bardak su ile pişirin. Afiyet olsun! Sağlık versin!

Mutlu haftasonları!

Fonda Funda Arar

Fonda Funda Arar-Senden öğrendim...
Soğuk bir güne uyandık bu sabah...
Ama pazardan itibaren ısınacağız...
Bahar gerçek anlamda gelecek...
Seçimlerden sonra neler göreceğiz kim bilir...
Elden sadece daha iyi olur diye ummaktan başka birşey gelmiyor...
Kuzuma her gün bir bebek haberi verir oldum...
Kışın aramıza katılacaklar var...
Doğanlar büyüyor...
Bir bakmışsınız yürüyor, konuşuyorlar...
Lise yıllarında yazıştığım mektup arkadaşım İstanbul'a geldi bugün...
Cumartesi buluşacağız...
Hayat tuhaf gerçekten!...
İngilizce pratik yapma zamanı!
Cumartesi için Taksim+Ortaköy+Kız Kulesi+İskender Kebap planı yaptım misafiler için...
Dün gece rüyamda iskenderin nasıl yapıldığını anlatıyordum İngilizce...
Nazarlıklar hazır...
Keşke kuzum da olsaydı...
Bu arada doğumgünüm yaklaşıyor benim...
Doğumgünüme kadar 28' im...
Son 1 ay ne yaptım yaptım 28' e dair...
O da neyse???
Telaşım 30'a 1 kaldığından mıdır?
Zamanın çabuk geçmesini istediğim bir süreçte, bir yandan niye bu kadar çabuk geçiyor ki yıllar diye çelişiyorum kendimle...
Sabahki nescafenin ardından biraz önce içtiğim Türk kahvesi ağır geldi sanki...
Büyüdüm mü ben gerçekten?
Ben hala kuzumla gezeyim tozayım, dans edeyim, eğleneyim derdindeyim...
Nüfus kağıdımda yazan yanlış mı yoksa?
Her ne kadar olgun olsam da hala biyolojik yaşım 25 olabilir mi???
Ben bu yaş mevzuuna niye takıldım ki bu kadar?
Sabah can dostun gönderdiği 80'li yıllarda çocuk olmak başlıklı mail mi bu psikolojiye soktu acaba???...
Bu blog iyice günlüğe dönüştü. Hani tarifler? Kuzum dönünce yine yemek tariflerine devam edeceğim sanırım...

23 Mart 2009 Pazartesi

Pazartesi

Gri ve soğuk ama asla umutsuz, mutsuz değil!...
Bahar gelecek...
Habercileri ağaçlarda salınıyor...
Şafak:54!...

20 Mart 2009 Cuma

Süpriz

Haftaya güzel başlamamı sağlayan hediyelerim. Hepsi el emeğiyle yapılmış çok güzel bir kart, cici bir anahtarlık ve de tam tarzım olan şık bir kolye...

Sevgili Nalan da hayatıma keyif katanlardan. Hiç görüşmedik, hiç konuşmadık...Ama o benim yüzümü güldürenlerden oldu. İyi ki varsın Nalancım! Keyif kattığın kadar da keyifli ol, gül hep! Çok ama çok teşekkür ederim. Şafak:01! diyeceğimiz günler çabucak gelsin!...

18 Mart 2009 Çarşamba

GEÇİLEMEYEN TEK KALE ÇANAKKALE!

Şimdiye kadar üç kere gittim, gördüm...Her gittiğimde tüylerim diken diken oldu...Gözlerim her mezarda doldu...Hepimizin en az bir kere görmesi ve yaşaması gereken bir yer Çanakkale...Nasıl bir cesaret, nasıl bir iman gücü...Tüm şehitlerimiz huzur içinde, nur içinde yatsın! Hepsiyle gurur duyuyorum!...Onların binde biri olabilir miyiz acaba?...

17 Mart 2009 Salı

Yine moda sandaletler



Bu sene sandaletler yine çok moda. Parmak arası, gladyatör, şık, spor, renkli, aksesuarlı...Seçenek çok. Benim favorilerim bunlar.

Keyif katanlar...

Keyifli bir haftasonu:

En son 17 sene önce gördüğüm arkadaşımla uzun ve keyifli bir cumartesi...

Can bir dostla güzel ve uzun bir kahvaltı+ akşam yemeği+ hafif demlenmeli bir pazar...

Bir blog dostunun nasılsın? mesajı...

Güzel bir hafta başlangıcı:

Kuzumun işlerinin hafiflemesi...

Üç güzel insanla hazırlanıp yenen bir akşam yemeği+ bardak bardak çayın yanında uzuuun sohbetler...

Rejimde olan Hakan'ın, yemekten sonra dışarı çıkıp geldiğinde; yüzündeki gülümsenin sebebinin dışarıda Patso yemesi olduğunu öğrenmemiz...

İş çıkışı posta kutusunda heyecanla fark edilip, sabırsızca açılan bir paket+paketin içinden çıkan el emeği göz nuru birbirinden zevkli hediyeler...

Herkese çok teşekkürler! İyi ki varsınız!...Maşallah! diyorum bu hafta böyle devam etsin!...

9 Mart 2009 Pazartesi

Urfa'dan Kalanlar

Yemek için durağımız merkezde bulunan Urfa Sofrası'ydı yine. Kuzumun tercihi çoban kavurma oldu. Yanında da bir tas ayran:)

Benim midem hassas olduğu için kebap yemeyeyim dedim. Lahmacunu tercih ettim. Lezzeti harikaydı. Ama gelin görün ki yine midem ağrıdı. Oranın yağı dokunuyor sanırım bana.

Fotoğrafta gördüğünüz nazarlık şap. Urfa'ya ilk gittiğimde almıştım. İlk defa da orada öğrenmiştim; nazara karşı kullanıldığını. Tam 5,5 senedir benimle.

Bu da poşunun modernize edilmiş hali. Bildiğiniz gibi poşu bu sene çok moda. İstanbul'da almaya yeltenmemiştim hiç ama Urfa'da bu renkleri görünce dayanamadım. Kahve-mavi uyumu harika! Fiyatı:5.TL


5 Mart 2009 Perşembe

Beni etkileyen şairler ve şiirleri

Banu sobelemiş beni: Beni etkileyen şairler! Şiiri severim. Belki yazma konusunda yetenekli değilim ama okumaktan çok keyif alırım. Sevdiğim şairler: Nazım Hikmet, Orhan Veli, Sunay Akın, Cahit Sıtkı Tarancı, Murathan Mungan...

Bunlar da bende iz bırakan şiirler:

SEVDALI

Gönül sende, göz yolda kaldı;
Ne postacı semtime uğrar,
Ne turnalar selam getirir;
Vefasız çıktın Beşiktaşlım.

Katlanmaksa katlanıyorum,
Kimselere belli etmeden.

İyi kotu bir iş tutmuşum;
Acısı tatlısı hepsi bir.
Ha Ankara, ha Cemisgezek ;
Senden uzakta olduktan sonra.

Nerde olsa yaşıyor insan;
Nerde olsa bir gün ölmek var.

Sen ilk aşkım, ilk gözağrımsın;
Dünyalara değişmem seni,
Keyfimden uçtuğum oluyor,
Rüyama girdiğin geceler.

Bayram sabahı bile olsa,
Sensiz doğan günü n'eyleyim!
CAHİT SITKI TARANCI

TİKTAK

Ne kadar aradıysam
Suyunda bulamadım tak'ları
Zaman denilen kuyunun
Yüzümde bu yüzden
Yalnızca tik'lerini taşırım çocukluğumun
Yarısını tuttum
Çocuk doktoru olmamı isteyen
Anneme hasta yatağında
Verdiğim sözün
Doktor olamadım ama çocuk kaldım
İki çocuk rahatlıkla oturduğumuz kapının eşiğine
Kendi başıma zor sığıyorum bugün
Büyüdükçe insan
Yalnız mı kalıyor ne ?

Sunay Akın
Mutlu haftasonları!

4 Mart 2009 Çarşamba

İçiniz açılsın:)

Bugün İstanbul güneşli...Çok soğuk da değil! Yarın 3. cemre toprağa düşecek! Havalar ısınmaya başlayacak. Belki yine soğuk günler görürüz ama kışın son demleri artık...Güneş en çok ihtiyacımız olan şeylerden biri aslında hele de şu günlerde...Madem bahar geliyor o zaman içinizi açacak görüntüleri paylaşıyorum sizinle.
Zara Home'un yeni koleksiyonunda yine çok şık ve pastel tonlarda nevresim takımları mevcut.

Yataş'ın takımlarını çok renkli. Koleksiyonları çok geniş. Şu yeşilli takımı çok beğendim özellikle.

Bunlar da Urbanoutfitters'dan. Odanızı aydınlatacak, keyifli nevresimler.



3 Mart 2009 Salı

Yolculuk

Uçak kalkış saatinden 1,5 saat önce havaalanındaydık. Check-in işlemimizi yaptırıp beklemeye başladık. Sohbetler, gazeteler zaman geçirmeye çalışıyoruz. Kafamı kaldırıp, ekrana baktığımda gördüğüm yanıp yanıp sönen yazı: 1 SAAT GECİKMELİ! Benim için 1. dakikanın bile önemli olduğu bir günde 1 saat! Neyse diyerek beklemeye devam. Ekranda kapıya gidin yazısını görür görmez kapıya geçtik. Uçağın kalkmasına yarım saat var ama kapıda bir hareket yok. Derken bir görevli gelip aynen şu açıklamayı yaptı: Urfa uçağı hava şartlarından dolayı iptal!!! O anda tek düşündüğüm şey: Nasıl gideceğiz??? Görevlinin bir sonraki cümlesi ise "İsteyenleri Antep'e yönlendireceğiz oradan otobüsle Urfa havaalanına götüreceğiz."Ben hemen atladım: Tamam! Tamam! Biz gideriz! Antep uçağının kalkmasını beklerken devamlı hesap yapıyorum: Antep' e şu saatte varsak, sonra oradan 1,5 saat Urfa...Off!! Öğleden sonra Urfa'da olabilceğiz....Bir yandan kuzumla konuşuyorum, burası açık, güneşli diyor. O sırada pilotların ve hosteslerin uçağa bindiğini görüyorum. Hah! Tamam diyorum. Birazdan kalkarız herhalde. Ben uçuş ekibini gördükten yarım saat sonra haber geliyor: Urfa'ya gidiyoruz! 2 saat 20. dak. gecikmeyle uçak kalkıyor. İnişte biraz sarsılarak Urfa'ya varıyoruz. Kuzum'u gördüğüm anda zaman duruyor benim için...Zayıflamış, küçücük kalmış...Spor işe yaramaya başladı diyor. Yine balıklı göl, yine kebaplar, yine künefe...Ama zaman az...Bu kadar hasrete az...Pazar sabahı dönmek üzere erkenden kalkıyoruz. Havaalanına girdiğimizde bir anons: İstanbul uçağının check-in işlemleri yapılamamaktadır. Nasıl yani??? Hava kapalı tamam ama sis felan yok...Yine beklemeye başlıyoruz. 3,5 saat gecikmeli olarak kalkıyoruz. İlk defa uçak sıkıyor beni. 1,5 saat uçak yolculuğundan ardından 2 saat sonra evde oluyorum. Gören Amerika'ya gittim, geldim zannedecek...O kadar yorgundum...