27 Kasım 2008 Perşembe

Anlayamıyorum!

Biz insanlar, bu dünya sadece bize ait sanıyoruz! Ama değil! Biz diğer canlılarla paylaşıyoruz bu dünyayı! Herşey bir dengede! Her birimiz bu dengenin birer parçasıyız! Böyle iken neden birbirimizi öldürdüğümüz yetmiyormuş gibi diğer canlılara da zarar veriyoruz? Ne hakkımız var? BU haberi okuyunca çok üzüldüm! Canilikten başka birşey değil!

26 Kasım 2008 Çarşamba

Diyete devam:))

Bugün 20. günüm. Şu ana kadar 2 kilo gitti:) Geceleri kalkmıyorum. En güzeli de bu! Gece uyanıp, birşeyler yemediğim için de sabah daha zinde kalkıyorum. 2 kilo kendini hemen belli etti:) Kıyafetler bol gelmeye başladı! Çok azimliyim ama arada kriz geliyor tabiki. Dün mesela bir tülü doymadım akşam yemeğinde ama inat ettim ve fazladan hiçbirşey yemedim. Hatta dün tatlı niyetine hiçbirşey yemedim. İnşallah böyle devam edebilirim. Biliyorum; 4 kilo verdikten sonra vücut yavaşlayacak ve daha zor vermeye başlayacağım ama yılmak yok!

21 Kasım 2008 Cuma

(:Pozitif Düşünce:)

Bu sabah birden bir karamsarlık çöktü bana. Ekonomik kriz korkutmaya başladı beni. Etrafıma bakıyorum; çok büyük firmalar bile sıkıntıda. Elemanlar işten çıkarılıyor, ücretsiz izin veriliyor, maaşlar alınamıyor. En bariz örnekse sokaktaki değişim: Dün hem Kanyon hem de Metrocity' e gittik kuzumla. Mango'nun Kanyon'daki mağazasında özel alışveriş gecesi vardı, ona katıldık. Ayrıca anlatacağım. Kanyon Metrocity' e göre biraz daha kalabalıktı ama yine de alışık olduğumuz insan sayısı yoktu iki alışverişmerkezinde de. Özellikle Metrocity'i hiç böyle boş görmemiştim. Mağazalarda ve yemek katında tek tük insanlar vardı. Daha önceleri Avrupa yakasında çalıştığım için kuzumla iş çıkışı sık sık Metrocity' e giderdik. Hep kalabalık olurdu. Starbucks'da oturacak yer bulamazdık. Bu bir tesadüf müydü yoksa gerçekten insanlar alışverişe çıkmıyor mu kestiremiyorum. Ne adım atarsam atayım; krizi düşünüyorum ister istemez! Televizyondaki aç, evsiz insanları izledikçe de şükrediyorum bir kez daha halime!...
Ben bu ruh haliyle cebelleşirken can dostum pozitif düşüncenin önemini bir kere daha hatırlattı bana! "Olumsuzları at kafandan, olumluları çağır!" "Evren bilmiyor ki olumlu-olumsuz nedir?" "Bir şeyi 40 kere söylersen olur!" Boşuna dememişler, değil mi? Olumsuz düşünceleri kurup kurup en sonunda olmasına sebep oluyoruz! Hayallerimize ulaşmak için önce onları beynimizde imgelemeli ve olacağına inanmalıyız! Nasıl olsa olmayacak! diye birşey yok.
Hepinize mutlu haftasonları! Hava soğuyor, karla karışık yağmur geliyor! Haberiniz olsun;)

19 Kasım 2008 Çarşamba

Tam da olmak istediğim yer...

3 yıl önce...

Odanın manzarası uçsuz bucaksız Akdeniz. Kasım ayına inat güneşli bir sabah. İstanbul'da hava buz gibidir şimdi. Onca koşuşturmadan, telaştan, kabalıktan sonra burada olmak ne güzel. Dingin bir sabah...Erken kalkma, işe yetişme telaşı yok! Sanki zaman durdu, biz buraya ışınlandık...Bir de denize girebilseydik tam olurdu sanırım ama ceketle dolaşmak da güzel! Denizin sesiyle saatlerce yürümek...Kapalı havuzun da keyfi ayrı: Sıcacık!...Oda servisinin yemekleri süper! Hele bir klüp sandviç var ki harika! Kendimi başka bir boyutta hissediyorum. Her gün sevdiğimle uyanmak ne güzel! Biz olmak ne güzel!...

17 Kasım 2008 Pazartesi

Pazartesi Yazısı

Yeni bir hafta! Yine bir pazartesi! İstanbul karanlık bu sabah. Hava durumunda yağmurlu diyordu. Haftasonu 2 gün evdeydim. Cuma akşamı haftalardır direndiğim hastalık yakaladı beni. Burnum akıntısı, kırgınlık vs...Hastalığın her türlüsü kötü ama şu nezle-grip daha bir kötü sanki. En sinir olduğumsa devamlı mendille gezmek! Şahika gibi burnumuza kağıtları tıpa yapıp, gezmek lazım! Bir de bir espri vardır: "Nezle-grip ilaç alırsan 7 günde, almazsa 1 haftada geçer!"Babam söylemişti bunu bana. Ortaokuldayken yine şiddetli bir nezle olmuştum. Ayrıca bu söze da sinir olmuştum. Gerçekten ilaç da çok fazla birşeyi değiştirmiyor. Sadece hissettiğiniz anda hemen alırsanız bazen etkili oluyor. Öyle işte; haftasonu evdeydim. Cumartesi CNBC-E de ne kadar dizi varsa hepsiniz izledim:) Şu sıra favorim: Side order of the Life. Bu arada kendimi biraz iyi hissedince ütü de yaptım. Ama cumartesi akşamı burnum tekrar akmaya başladı. Neyseki dün iyiydim. Hatta evi toparladım biraz. Akşam yemeğini dışarıda mı yesek derken ben hallederim dedim kuzuma ve süzme mercimek çorbası ile domatesli-peynirli makarna yaptım. Sonra da aylık alışverişverişimizi yaptık. Carrefour da bazı ürünlerde indirim olması dikkatimi çekti. Örneğin; Barilla tortellini makarna 3.90 a inmiş. Sanırım önceden 5,5 tu. Scwarzkopf Gliss saç kremi 5.75 ti, 4.90 a inmiş. Enteresan doğrusu! Acaba kriz nedeniyle mi böyle bir indirim yaptılar??? Bu arada Gliss ürünlerini tavsiye ederim. Ben boyalı saçlar için olanını kullanıyorum ve memnunum.
11 gündür diyetteyim. Hem kilo hem sağlık için açıkcası. Çünkü biliyorsunuz tatlıya çok düşkünüm ve geceleri de kalkıp tatlı yeme huyum var. Ama 11 gündür sadece 2 kere kalktım. Birinde muz, birinde biraz nesfit yedin. Geceleri savaş halindeyim kendimle. Dün tartıldığımda 1 kilo verdiğimi gördüm ama tabiki birkaç hafta sonra daha net belli olur. Diyet derken belli bir liste yok; hamur işini ve tatlıyı kestim. Tatlı olarak günde 1 adet madlen çikolata ya da 1-2 adet bisküvi yiyorum. İnşallah istikrarlı bir şekilde devam ederim. Hedef: 7 kilo! Aslında vermek değil de öyle kalmak esas problem! O yüzden verdikten sonra da dikkat etmem gerekiyor! Herkese iyi bir hafta diliyorum!...

12 Kasım 2008 Çarşamba

Evde DVD Keyfi...

Her hafta evde mutlaka birkaç film izliyoruz ama ben burada paylaşmayı unutuyorum çoğu zaman. Geçen hafta izlediğimiz filmleri mutlaka paylaşmalıyım sizinle.
İlki Adam Sandler'in baş rolde olduğu Zohan'a Bulaşma! Biz bu filmi izlerken çok ama çok eğlendik. İzlemeden önce çok önyargılıydım, saçma bir film olduğunu düşünüyordum ama inanılmaz komikti. Hiç beklediğim gibi bir film çıkmadı! Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Adam Sandler filmde, mesleğinden sıkılmış ve hayalleri olan bir İsrail askeri rolünde. Sonunda hayallerini gerçekleştiriyor...
Diğeri ise O Çocukları...Baş rollerde Demet Akbağ, Altan Erkekli, Özgü Namal, İpek Tuzcuoğlu, Sezin Akbaşoğulları ve Sarp Apak var. Gerçekten güzel bir film. Sıkılmadan, zevkle izlenebilir diye düşünüyorum. Konusu da belki çok bilindik ama bir o kadar da enteresan:1980 ihtilalinden sonra bir ailenin bir arada kalmaya çabalarken yaşadıkları, farklı hayatların nasıl kesiştiği...Özgü Namal'ı çok beğendim bu filmde. Demet Akbağ yine çok iyiydi. İpek Tuzcuoğlu biraz değişikti sanki ama rolünün hakkını vermiş. Ben Sezin Akbaşoğulları'nı çok beğenirim. Onu bu filmde izlemek de keyifliydi. Şimdiden iyi seyirler!...

5 Kasım 2008 Çarşamba

Gece yemek yemek!

Siz gün içinde veya akşamları tatlı vb. şeyler yeseniz de sabaha karşı kalkıp yine tatlı yer misiniz? Ben yerim! Yaklaşık 15 senedir yiyiyorum. Eskiden her gece kalkmazdım ama artık her gece kalkıyorum. Rejim yapıyor olsam ya da o gün hiç tatlı birşey yememiş olsam tamam ama ben hem gündüz hem gece tatlı yiyiyorum! Tuhaf değil mi? Üstelik beni o saatte kaldırmaya çalışsanız, hayatta kalkamam ama vücut istiyor ve paşa paşa kalkıyorum. Birkaç ay önce rejim yaparken kendimle çok savaş verip 1 ay kalkmadım. Ama sonra yine başladım. Üstelik bu gece yemeleri bana kilo olarak dönüyor! Düşünsenize; sabaha karşı 03.00 de kalkıp bir dilim pasta, bir dilim kek ya da o an evde ne varsa yiyip, yatıyorsunuz! Metebolizma zaten yavaş, uyku modunda. Yediğiniz cup kilo olarak kalıyor tabiki. Diyetisyen olan yengeme bu konuyu açtığımda; bana "insülin ile ilgili bozukluk olabilir, o anda tuzlu birşeyler ye" dedi! Ama ben bunu yapamıyorum, gözüm o anda hiçbirşey görmüyor! İnsanın bile bile kendine zarar vermesi böyle birşey işte! Dün gece yine kalktım. Saat 03.00 tü. Mutfakta bir durdum, lavabodaki birkaç bulaşığı makineye koydum. Makineyi çalıştırdım, mutfağı biraz toparladım. Sonra gözüm narlara ilişti. Sözde meyveleri yıkayıp, bir kenara koyacaktım. Herzamanki gibi uyuya kaldığım için yapamamıştım. Kıpkırmızı narı yıkayıp, bir güzel yedim. Yerken de CNBC-E deki "Benden Bu Kadar" filmini izledim biraz. Baş rollerde Helen Hunt ve Jack Nicholson vardı. Daha önce izlemiştim sanırım. Biraz bayan bir film doğrusu. Zaten sonunu izleyemeden yatağa geri döndüm...

Foto kaynak

3 Kasım 2008 Pazartesi

Elmalı Kurabiye

Uzun zamandır bir tarif veremiyordum. Geçen gün ilk kez yaptığım elmalı kurabiyelerimi paylaşmak istedim sizinle. Bu kurabiyeler çocukluğumdan bir hatıra. Annemin sık yaptığı tatlardan. Tarif Gönül Candaş'ın kitabından. Tadanlar tarafından beğenildi. Ben de ilk deneme için başarılı olduğunu düşünüyorum.
Malzemeler:

3 su bardağı un
1 büyük paket margarin (250 gr. yumuşak-Ben 200 gr. kullandım)
1 çorba kaşığı yoğurt
1 kahve kaşığı kabartma tozu
Limon kabuğu rendesi
1 kahve fincanı pudra şekeri
Yarım paket vanilya

İç Malzemesi için:
3 ekşi elma
1 çay bardağı toz şeker
1 tatlı kaşığı tarçın
1 avuç dövülmüş ceviz içi veya fındık

Yapılışı: Elmalar soyulup rendelenir. Şeker konup, karıştırılır. Su koymadan hafif ateşte pişirilir. Soğuyunca dövülmüş ceviz ve tarçın eklenir. Un elenir. Ortasına yağ, yoğurt, pudra şekeri, limon kabuğu rendesi, kabartma tozu konup, yoğrulur. 1,5 ceviz büyüklüğünde parçalara ayrılır. 9-10 cm. çapında açılıp, hazırlanan iç konulur, sarılır ve ay şeklinde kapatılır. Orta ısılı (ben 180 derecede pişirdim) fırında renkleri pembe olana kadar pişirilir. Piştikten sonra üzerlerine vanilyalı pudra şekeri elenir. Afiyet olsun! Sağlık versin!