30 Ocak 2009 Cuma

Cuma Cuma...

Aslında bir çorba tarifi verecektim cuma cuma...Eskisi gibi tarif yayınlamadığım için kızıyorum kendime. Eee tarif için beklerken bu sefer günler geçiyor. En iyisi ben yazayım; havadan sudan bahsedeyim biraz dedim.

Şafak:106 bugün! Aaaa ne azalmış demeyin! Öyle kolay çizik atılmıyor günler üstüne. İlk başlardaki kadar zor değil ama zor! Ben Pazartesileri çok seviyorum artık! Çünkü yeni bir hafta başlıyor. Artık pazartesi sendromu yok bende:) Günler geçiyor diye kendi kendime seviniyorum. Doğumgünü kolisini tam da doğumgününde aldı kuzum. Kolideki Kinder Buenoları görünce çok sevinmiş. Geldiğimden beri hiç yememiştim dedi.

Aranızda rejim ne oldu diyen soranlar vardır belki. Rejim hiç oldu! Vermiyorum da almıyorum da. 69 da kaldım. Hedefe 4 kilom var aslında. Çok değil ama ben rejimi bıraktım. Günde 25 dak. yürüyorum ve yediklerime biraz dikkat ediyorum sadece. Ama tartıların görmediği bir gerçek var: Pantolanlarım üstümden düşüyor:) Böyle kalsam bile güzel ama hamilelik dönemini düşündüğümden biraz daha vermem lazım sanırım. O da ayrı bir konu!...(Hemen bebiş yapacağız sanmayın! Daha var:)))

Bugün ilk defa vakum yöntemiyle kulaklarımı temizlettim. Artık dayanılmaz ağrılar başlamıştı ve ben istemeye istemeye de olsa doktor kapısını çaldım. Ciddi birşey yok sanırım.

Bir de yogaya gitmeyi düşünüyorum. Hazır boş zamanım varken değerlendirmem lazım:) Ne dersiniz? Fikirlerinizi bekliyorum ve mutlu haftasonları diliyorum!...

28 Ocak 2009 Çarşamba

İyi ki doğdun Bitanem!

Bugün kuzumun doğumgünü. Kuzum asker ocağında kutluyor bu sene yeni yaşını. Ben de ona ufak bir süpriz yaptım. Pasta gönderemedim ama içinde bu kartın da olduğu, en sevdiği çikolatalar ve bisküvilerle dolu bir koli gönderdim. Kendisi çikolataya bayılır. Doğumgünü kartı olarak da özellikle bunu seçtim:)


İyi ki doğdun bitanem! İyi ki benim oldun!...Doğumgünün mutlu olsun! Yeni yaşın sen nasıl diliyorsan öyle olsun!...Seni çok ama çok seviyorum!...

24 Ocak 2009 Cumartesi

Uğurlar olsun!...

Tam 16 yıl önce bugün...Uğur Mumcu bombalı saldırı ile öldürüldü!...Ben ortaokuldaydım...Cenaze törenini hiç unutmuyorum. Binlerce kişi sokaktaydı Ankara'da...Unuttuk mu ?...

Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun

Selda Bağcan

23 Ocak 2009 Cuma

4x4 Sobe:)

Nalan beni sobelemiş:)

Yaptığım 4 iş:

Stajyer muhabirlik

Satış Destek

Danışmanlık

Defalarca izleyebileceğim 4 film:

Melekler Şehri (Sonu çok hüzünlü olsa da harika bir film!)

Hayalet ( Her seferinde keyifle ve ağlayarak izliyorum...)

Gülşen Bubikoğlu'nun, Tarık Akan'ın ve Hülya Koçyiğit'in rol aldığı Türk filmleri..

Yaşadığım 4 yer:

Benim yaşadığım yer çok; Balıkesir, Erzincan, Ankara, Edirne, İstanbul...

İzlediğim 4 TV programı:

Şu sıra Yemekteyiz:)

Bazı diziler: Yol Arkadaşım (Sabırsızlıkla yeni bölümünü bekliyorum)-Melekler Korusun ( Şu sıra favorim) ve CNBC-E 'deki dizilerin çoğu.

Tatil için gittiğim 4 yer:

Çıralı (Kemer'e yakın. Çok güzel bir doğası var.)

Bodrum (Eskisi gibi değil Bodrum. Artık pek tercih edeceğimi sanmıyorum)

Erdek (Bebekliğimden beri her sene gittiğim küçük, şirin yer)

Marmaris ( En son geçen sene gittim. Güzel ama Çıralı'yı tercih ederim)

Kaş (Süper bir yer. Sakin, bol kedili, denizi de fena değil)

Sevdiğim 4 yemek:

Ben genelde yemek ayırt etmem. İştahlı da bir insanım. Ama en çok sevdiklerim:

İçli köfte

Kahvaltı (Uzun uzun kahvaltı yapmayı çok severim)

Makarna

Her türlü tatlı:)

Hemen şimdi olmak isteyeceğim 4 yer:

Kuzumla olayım da yer çok önemli değil!

Bir yağmur damlası olsaydım düşmek isteyeceğim 4 yer: (Bu soru tıpkı anket defteri soruları gibi olmuş:)

Kuzumun gözleri...

Suya ihtiyacı olan her yere...

Bu durumda ben de Aysun'u ve Haydins'i sobeliyorum:)

Herkese sağlıklı ve mutlu haftasonları!...

22 Ocak 2009 Perşembe

Buz Pateni

Çocukluğumdan beri hep zevkle izlediğim, 1 kere piste çıkma cesareti gösterdiğim ama korkudan tutanmaktan öteye geçemediğim spor...Yıllardır buz pateni sporcularını imrenerek izlerim. Kış geldi mi buz pateni yarışmaları da başlar. 2009 Avrupa Şampiyonası bugünlerde Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de yapılıyor. Henüz denk gelip, izleyemedim ama bugün 18.45 de Erkekler Serbest Programını izleyeceğim. Cuma ve Cumartesi de programlar devam edecek. Pazar da gösteriler var. Ben en çok bayanlar ve erkekleri izlemekten keyif alıyorum. Yarışmalar çok çekişmeli geçiyor. Önceki yıllar daha da güzeldi.

Örneğin; Michelle Kwan vardı. A.B.D. adına yarışan çok iyi bir sporcuydu. Dünya ve Avrupa Şampiyonalarında 1. lik dahil birçok derecesi var. Yıllarca üst üste A.B.D. şampiyonu olmuş bir yıldız.

En büyük rakiplerinden biri de Irina Slutskaya'ydı. Benim bu spor dalındaki favorim. Çok ama çok başarılı bir isim. Hiç unutmuyorum üniversiteye hazırlandığım yıllarda o daha yeni yeni tanınıyordu. O zaman uzun saçlı, kırmızı yanaklı bir kızdı. Irina Slustkaya 2 kez Dünya ve tam 7 kez Avrupa Şampiyonu oldu. Onu en son 2006 Torino Kış Olimpiyatları'nda izleyebildik. Bu yarışmadan 3. lükle ayrıldı.

2007 yılında hamile olduğunu öğrendik. Her sene bir umutla yarışmalara katılacak sporcuların içinde adını arıyorum ama bu sene de yok Irina...Bence gelmiş geçmiş en başarılı artistik buz patencilerinden biri. İnşallah geri döner! Please come back Irina!!!



Sayısız Dünya ve Avrupa Şampiyonluğu olan Evgeni Plushenko...Erkeklerde en başarılı isimlerden biri. En son 2006 Torino Olimpiyatlarında 1. oldu. Şimdi bu sporcuların yerlerini yenileri alıyor ama izleri asla silinmeyecek.

Türkiye de buz pateni alanında Tuğba Karademir sayesinde adını duyurmaya başladı. 1985 doğumlu olan Tuğba Karademir 2008 Avrupa Şampiyonası'nda 11. oldu. Ben Tuğba'nın daha da başarılı olacağına inanıyorum. Bize uluslarası yarışmalarda Türkiye'yi izleme şansı verdiğin için çok teşekkürler. Yarın kalbimiz seninle! İyi şanslar!...

Fotoğraflar:

1-myhero.com

2,3 ve 5-buzpateni.com

4-ccnsi.com

19 Ocak 2009 Pazartesi

Mutlu Haftalar:)

Herkese süper bir hafta diliyorum!!! Umarım herkes haftaya iyi bir başlangıç yapabilmiştir. Haftasonunuz nasıldı? Kuzum burdayken tatil günleri çabuk geçiyor diye üzülürdüm hep ama şimdi haftasonun çabuk geçmesine seviniyorum tam tersi:) Benim için yeni bir hafta kuzuma daha da yaklaşmak demek:) Haftasonuna bir nişan-bir ziyaret-bir de buluşma sığdırdım:) Cumartesi kuzenim nişanlandı. Bu tarz ortamlar akrabalarla görüşmemizi sağlıyor:) Herkes toplanmış oluyor. Dün de annemle kayınvalideme gittik. Vapurla geçtik karşıya. Soğuk ama güzel bir İstanbul' u seyrettik keyifle. Sonrasında bugün doğumgünü olan güzel dostumla Melike ile buluştuk. Erkenden doğumgününü kutladık gözleme ve çay eşliğinde:) Bol bol konuştuk... Sonrasında kahvelerimiz eşlik etti bize. Yüreği güzel insanlar az kaldı desem, çok mu klişe bir söz etmiş olurum? Hani çok tanıdığınız vardır ama dost dediğiniz insan birkaç tanedir. Melike de böyle bir insan işte. Çok ince düşünceli, çok hassas, çok çalışkan, çok dürüst...

İyi ki doğdun Melike! İyi ki varsın! İyi ki yanımızdasın! Yeni yaşında herşey senin güzel yüreğin gibi olsun! Doğumgünün mutlu olsun!...Hep gül! Gül ki dünya gülsün!...

16 Ocak 2009 Cuma

Gidenler geri gelmeyecek ama hesap kapanacak!...

İzledim...Türkiye'mizin gerçekleriyle bir kere daha yüzyüze geldim. Ağladım, içim acıdı...Moralim bozuldu...Mutlaka izleyin!...

Foto: Sinemalar.com

13 Ocak 2009 Salı

Güneşin doğduğu topraklar!...

Güneydoğu...Güneşin doğduğu topraklar! Doğanın çok da cömert davranmadığı, insanların candan, tatların bir başka olduğu diyar... Bu diyarda bizim durağımız Urfa'ydı. Kebaplarına doyamadığımız, erkeklerin çoğunun mor poşu taktığı, her yerde ciğercilerin olduğu, modern, peygamberler şehri...



Urfa'nın simgesi Balıklı Göl...

Çok güzel bir yapı...Bir an geçmişe gidiyorsunuz sanki...Elbette buranın bir hikayesi var:
İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır. Eski bir rivayete göre, anadolu toprakları tümü işgal durumuna düşerse bu kutsal balıklar melek asker olup kurtuluş savaşlara katılacak deniliyor. Kutsal balıklara da askerbalık deniliyor. (Kaynak:Vikipedi)

Göldeki balıklar ağızları açık bir şekilde her an yemeye hazırlar...



Balıklı Göl'ün üstündeki kale...

İbrahim Peygamber bu surlardan ateşe atılmış...

Urfa'nın tarihi çarşıları...

Urfa'dan isot ve bakır eşya almadan dönmeyin derim. Tastan tutun, sahana, çay tabağına, süs eşyasına kadar her türlü bakır eşya mevcut. Örneğin ben bakır bir sahan aldım. Kuzuma tereyağlı yumurta yapmak için sabırsızlanıyorum.

Her sokakta görebileceğiniz ciğerciler. Sofra düzeni çok ilginç geldi bana. Hepsinin tarzı aynı.

Gelelim Urfa'nın tatlarına!...Orada kebap yiyince kebabın gerçekte nasıl olduğunu görüyorsunuz. Fotoğrafta gördüğünüz domatesli kebap. (Yer:Urfa Sofrası)

Nar ekşili soğan. Sanırım içinde biber salçası da var. Ben soğanın ilk defa bu şekilde servis edildiğini gördüm. Tadı çok lezzetli ama biraz acı.

Beyti: İsterseniz sarma isterseniz bu şekilde servis ediliyor. Üstü fıstıkla süslenmiş.

Yer: Sporyum Tesisleri.

Ayran tastan içilir;)

Acı kebapların üstüne acı mı acı mırra. Uzun uzun demlenerek hazırlanıyor. Garson ilk annemle bana verdi. Ben bir yudum alır almaz masaya bıraktım. Çok yanlış yapmışım. Meğer mırranın da bir hikayesi varmış: Mırrayı içip bitirmek zorundasınız. Bitirmeden masaya koyarsanız (benim yaptığım gibi) servis eden kişiyi ya evlendireceksiniz ya da bu kabı altınla dolduracaksınız! Biz bahşiş verdik:) Bu arada mırrayı bitirmediğime pişman oldum çünkü ağızda bıraktığı aroma çok güzeldi. Aklınızda olasun.

Bu kadar acıdan sonra sonra sıra ağzımızı tatlandırmada. Ben şimdiye kadar bu kadar lezzetli bir künefe yemedim. Urfa'ya yolunuz düşerse ; mutlaka ama mutlaka Gökçin Pastanesi'nde künefe yiyin. Bizim 2. gidişimizdi. Yine aynı tat bizi yanıltmadı.

Atatürk Barajı:Türkiye ve Avrupa'nın en büyük, dünyanın 6. büyük barajı...


Dönüş...

7 Ocak 2009 Çarşamba

Kuzumun Güle Güle Git & Gel Partisi

Kuzum gitmeden önce arkadaşlarla beraber ona ufak bir parti verdik bizim evde. Güle Güle gidip gelsin diye. Şarkılar, türküler söyledik. Bol bol fotoğraf çektik.

Herkes birşeyler yapıp getirdi. Soframız zengindi gördüğünüz gibi. (Allah olmayan herkese versin!) Açık büfe şeklinde hazırladık masayı. Bir tarafta yemekler, bir tarafta içecekler.

Gelelim sofradaki lezzetlere:

Şu süreçte beni hiç yalnız bırakmayan dostumuz Meltem'den tatlı-tuzlu kurabiyeler.
Yine hep yanımda olan görünürde akraba ama aslında candan bir dost Güldoş'tan gül böreği...


Canım dostum Melike'mden patates ve kereviz salatası..


Kaşarlı-salamlı-turşulu kanepeler...

Krem peynirli-domatesli-zeytinli kanepeler...


Çikolata kaplı trufflar...


Hindistancevizi kaplı trufflar...



Ve gecenin ası kuzum için özel yapılan pastamız. Feyza ve Nilay çok güzel ve orijinal bir pasta yaptılar bizim için. Ben fotolarımızı gönderdim, fikir onlara ait tamamen:) Pastamız asker konseptliydi doğal olarak.Kuzum bayıldı tek kelimeyle:) Bol bol fotosu çekildi. Çok övgü aldı. Tadı da görüntüsü kadar harikaydı! Şeker hamurunu da afiyetle yedik:) İçi ve üstü ganaj kaplıydı. Ganaj pastadan başka çeşit sevmeyen kuzum da çok beğendi tadını:)

Feyza ve Nilay'a tekrar tekrar teşekkürler! Çok ama çok başarılısınız! Yolunuz hep açık olsun! Elinize, fikrinize sağlık! (Ben de bir öğrensem şu şeker hamurlu pastaları:)
Kuzum ve ben...Pastayı kesmeden önce...Objektiflere poz verdik:)
Not: Benim fotolarım iyi değil biliyorum. Çok acele çekildiler. İdare edin artık;)

4 Ocak 2009 Pazar

Sebzeli Makarna

Makarnayı çok sevdiğimizi biliyorsunuz. Kuzumun İtalya'dan getirdiği makarnalardan biri de buydu. Adını not almayı unuttum:( O yüzden söyleyemeyeceğim. Ne zamandır duruyordu. Bununla sebzeli bir makarna yapayım dedim. Çok da güzel oldu.

Malzemeler:

Yarım paket makarna (Adetli olursa daha güzel olur.)

Yarım paket krema

2 adet orta boy kabak

1 adet havuç

2 adet yeşil biber

3 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı: Kabakları ve havucu rendeleyin ve zeytinyağıyla kavurun. Daha sonra biberleri doğrayarak atın. Biraz kavurduktan sonra kremanızı koyun. Krema hafif fokurdadıktan sonra 11 dak. haşladığınız makarnanızı da ekleyerek 5-6 dak. pişirin. Afiyet olsun! Sağlık versin!

3 Ocak 2009 Cumartesi

Günler geçiyor...


Günler geçiyor dedim ama çok da kolay geçmiyor...Kuzumu çok özlüyorum...Kendimi oyalamaya çalışıyorum...Ama zor...Çok şükür ki iyi o yüzden ben de iyiyim. Kitaplar, internet,
dostlar derken gün sayıyorum...Bir süre daha Nermin Bezmen'in kitaplarını okumaya devam edeceğim galiba. Sır'ın devamı olan Aurora'nın İncileri'ni yeni bitirdim. Devam kitabı olduğu için daha heyecanlı okudum. Sır'dan çok daha güzeldi. Ama son sayfalarda melonkolik psikolojimin de etkisiyle ağlamadım desem yalan olur...Aurora'nın İncileri anlatılanlar tam bir dramdı. Sıkılmadan okuyabilirsiniz, tavsiye edilir:) Şimdi bu ambalaj da neyin nesi demeyin! Bu ambalajın içinde kuzumun en çok sevdiği fındıklı ve Antep fıstıklı draje çikolatalar var. Kuzum en çok Ali Muhiddin Hacıbekir'inkileri seviyor. Ben prenses bademine bayılıyorum. Çikolata ve kakao kaplı bademler. Nefis:) Bu ambalajlar uzaklara giderken bana eşlik edip sahibini mutlu edecek. O zaman da ben mutlu olacağım:) İyi pazarlar...