31 Ağustos 2007 Cuma

GÖNÜL DOSTLARI:)

Bol etkinlikli bir ay oldu Ağustos ayı. Türk Gecesi'nden sonra Gönül Dostarı'nda sıra. Fikir sahibi sevgili Sevda. Gönül Dostları yakında veya uzakta ama dünyanın her yerinden blog sahibi dostları bir araya getiren ve süpriz paylaşımları gerçekleştiren bir etkinlik oldu. 2 ay önce adımızı yazdırdık, hediye göndereceğimiz süpriz isimleri öğrendik. Kimse kimden hediye alacağını bilmiyordu:) Ben hediyelerimi alınca çok mutlu oldum:) Hediyelerimi diyorum çünkü Betülcüm çok ince bir davranış sergileyerek bana gördüğünüz sevimli kuzuyu ve zarif fincan takımını göndermiş. Ben eşime kuzum diyorum biliyorsunuz, Betül de bundan yola çıkarak yüzümde büyük bir gülümsemeye yol açan kuzucuğu almış:) Hem Sevda'ya hem de Betül'e çok ama çok teşekkürler. Sevdacım iyi ki bu fikri bizimle paylaştın, iyi ki bizi bir araya getirdin. Bu arada ben de hediyemi Ganneciğime gönderdim. Çam sakızı çoban armağanı:) Hediye almak da vermek de çok güzel:) Umarım Ganneciğim de hediyesini beğenmiştir. Sevda'nın düzeneldiği bu etkinlik sayesinde yeni arkadaşlarım oldu. Umarım en kısa zamanda mamalarımız ve biz bir araya geliriz:)) Yarın sabah Antalya'ya gidiyoruz. 4 günlük bir tatile. Umarım güzel geçer. Herkese iyi haftasonları!

30 Ağustos 2007 Perşembe

30 Ağustos Türk Gecesi

30 Ağustos Zafer Bayramımız mutlu olsun! Bugüne özel sevgili Ayşe'nin organize ettiği Türk gecesi etkinliği var. Aklınıza gelen her türlü yemeğimiz bu etkinlikte olacak. Tarifler hem Türkçe hem de İngilizce sayfalarda yer alacak. Bu güzel ve anlamlı fikir için Ayşe'yi tebrik ediyorum. Sayfalarımız birbirinden lezzetli Türk yemekleriyle şenlenecek. Ben de bu etkinliğe daha önce yayınladığım nacizane Kısır tarifimle katılıyorum. Herkesin eline sağlık. Afiyet olsun:)

28 Ağustos 2007 Salı

İZ BIRAKANLAR -1-

10 seneyi aşkın bir süre önce bir dizi vardı. Hatırlar mısınız? Deniz kenarında bir kahvesi, köşe başında bir lokmanı, nalburu, eczanesi, fırını, eski ahşap evleri, yatırı olan bir mahallede geçerdi bu dizi. Adeta yaşıyordu bu mahalle. Başrolde kendi halinde 3 çocuğunu büyütmeye çalışan bir baba, kahve işleten can dostu, çapkın dedesi, eski aşkı, yeni aşkları, nalburu, şişman fırıncısı...Süper Baba...Hiç unutmayacağım, ben de iz bırakan dizilerden biri. Her cuma ailece tv başına geçer, sabırsızlıkla başlamasını beklerdik. Eskiden bu kadar dizi enflasyonu yoktu. Belli başlı diziler vardı. Süper Baba da bunlardan biriydi. Ailece hiç sıkılmadan izliyorduk. Ben o zamanlar lisedeydim. Dizide sevgi, aile bağları, aşk, başarı, hırs, kıskançlık, inatikam, yardımseverlik, dostluk, komşuluk vb... her türlü konu işleniyordu. Bir bölümde yıllarca beklenen sevgili İpek bir anda ortaya çıkıyor, diğer bir bölümde ailenin büyüğü Yakup dede sevdiği nineyi kaçırmış, eve getiriyor. Yaşanan çocukluk aşkları, baba ile girilen kuşak çatışmaları, maddi sıkıntılar kısacası hayat mücadelesi. Süper Baba nın çok izlenip, sevilmesi bu yüzdendi. Dizideki karakterler gibi bizler de hayat mücadelesindeyiz. Kimimiz evde, kimimiz okulda, kimimiz işte...Hepimiz sorunlarla boğuşuyoruz zaman zaman. İşte bu dizi bu yüzden hala hatırlanıyor, eski bölümleri hala izleniyor.


Türkiye Süper Baba sayesinde tanıdı Çengelköy'ü. İpek'in eczanesi, Sermet'in köşesi, Arçelik bayii, ekmek fırını, nalbur ama en unutulmazı da Nihat'ın kahvesi. İstanbul'a her geldiğimde Nihat'ın kahvesini görmek isterdim ben. O sokaklarda yürümek isterdim. Sanki bir sokağın başından Fiko çıkacaktı karşıma Deniz ile elele...Dediğim gibi bu mahalle yaşıyordu. Sende, bende, hepimizde...



Fotolar:www.superbaba.org

24 Ağustos 2007 Cuma

Kaputaş manzarası eşliğinde bir yazı...


Bugün sabah uykusuz ve yorgun uyandım. İşe geldim, kahvaltı yaptım ama hala ruh gibiydim. Bir fincan kahveyle kendime geldim biraz. Çok kahve içme taraftarı değilim. Arada bir karamelli mocha içmeyi seviyorum. Ama çaya hiç hayır demem. Gerçi kansızlık var az içmem lazım ama yemek sonrası ve kahvaltıda çaysız da olmuyor ki...Neyse şimdi de öğle yemeğimi yiyeceğim. Menümüzde domates-salatalık-peynir-zeytin ve çatal var. Bu felaket derecede sıcak günlerde de pek yemek yiyemiyor insan. Ben bu sıcaklardan inanılmaz derecede bunalmış durumdayım. Biliyorum, herkes çok sıkıntıda ama ben çok terleyen bir insan olduğum için daha da beter durumdayım. Dün Güldoş'un kına gecesi vardı. Eve gittim, duşumu aldım, kuaföre gittim, fön çektirdim. Eve çıkar çıkmaz klimayı çalıştırdım ama nafile...Üstümü giyindim, makyaj yapamıyorum. Şıp, şıp damlalar dökülüyor. Saçlarımın dipleri sırıl sıklam. Ne o fön çektirdim. Bu havada fön kalır mı? Eee kına gecesinde oynadım, halay çektim tabiki. İyice sırıl sıklam oldum. Bende bir sorun var galiba. Etrafıma baktım, benim kadar terleyen yoktu:( Neyse bu konuyu fazla uzatmayayım.) Dün Güldoşun kınasını da yaktık. Ağlamadı kendisi. Ama kayınvalidem sağolsun, acıklı türküleri kısa kesip hemen hareketli türkülere geçti. Güldoş ile Hakan yarın evlenecekler. Bizimle aynı nikah dairesinde, sanırım nikah memuru da aynı olacak. Çünkü cumartesi olan nihakları hep o kıyıyor:) Nikaha 1 hafta kala zaman nasıl geçiyor anlayamıyor insan...Evle ilgili son hazırlıklar, kına gecesi, nikah, düğün derken...Bir bakıyorsun kendi evindesin...O yüzden babaevindeki son günlerin tadını çıkarmak lazım:) Özellikle uzağa gidecekler için geçerli sanırım. Ben hiç sıkıntı yaşamadım bu anlamda. Evimi çok çabuk benimsedim. Hatta annemlerde kaldığım zamanlarda evimi özlüyorum:)

Haftaya 4 gün Antalya'dayız inşallah:) İstediğim gibi bir bikini buldum sonunda. Yıllardığım sürdürdüğüm geleneği bozmadım, yine mavi renk aldım. Geçen gün de Boyner den İnci nin klasik siyah bir ayakkabısını aldım. Biraz topuklu ama lazım oluyor. Topuklu ayakkabıların ayaktaki duruşunu seviyorum ben aslında ama üstünde durma meselesi olmasa:) Dün giydim, ayaklarım hala ağrıyor...Bu akşam kuzum gelecek:) Ama pazartesi tekrar gidecek. Ne yapalım idare edeceğiz bir süre:)
Asyacım yarın doğuracakmış hayırlısıyla. Efe yarın katılıyor aramıza! İnşallah su gibi sorunsuz bir doğum olur. Allah kolaylık versin Asyacım! Dualarım seninle...

Kaynağını bilmediğim bu fotoğraf geçen sene yoldan görüp de hayran olduğum Kaş-Kaputaş plajına ait. Tam da plaj denilemez. Genelde tekneler uğruyor. Harika bir suyu var. Bu manzara insana "Türkiye'de ne yerler var!" dedirtiyor.

Hepinize mutlu haftasonları!

19 Ağustos 2007 Pazar

SEVDALI...

Gönül sende, göz yolda kaldı;
Ne postacı semtime uğrar,
Ne turnalar selam getirir;
Vefasız çıktın Beşiktaşlım.
Katlanmaksa katlanıyorum
Kimselere belli etmeden
İyi kötü bir iş tutmuşum;
Acısı tatlısı hepsi bir.
Ha Ankara, ha Çemişkezek;
Senden uzakta olduktan sonra.
Nerde olsa yaşıyor insan;
Nerde olsa bir gün ölmek var.
Sen ilk aşkım, ilk göz ağrımsın;
Dünyalara değişmem seni.
Keyfimden uçtuğum oluyor
Rüyama girdiğin geceler.
Bayram sabahı bile olsa,
Sensiz doğan günü n’eyleyim!

Cahit Sıtkı Tarancı

Lisede Ceren sayesinde okudum bu şiiri. Hangi sınıftaydık hatırlamıyorum. Aynı sırayı paylaştığımız zamanlardı. Nereden buldu, onu da bilmiyorum ama çok sevdim ben bu şiiri. Defalarca okudum, okudum, ezberledim. Şiir deyince ilk aklıma gelenlerden. Yol gözlemekte olduğumdandır bilmem geldi yine aklıma. Paylaşmak istedim sizinle. Okumayanlarınız vardır belki. Ne güzel demiş Cahit Sıtkı Tarancı: "Bayram sabahı bile olsa, seniz doğan günü neyleyim?" Öyle... İnsanın sevdiği olmayınca yanında, herşey yarım, herşey boş...Göz yolda...

15 Ağustos 2007 Çarşamba

ERİŞTE SALATASI VE MİLFÖY BÖREK

Geçen haftasonu anneannemdeydik. Kayınavalidemler, annemler toplaşıp, gittik. Anneannemi anlatmak için ayrı bir post lazım. O yüzden çok detaya girmiyorum. Giderken elim boş gitmedim. Erişte salatası ve milföy börek yaptım. Anneannem de annemle beraber süper bir sofra hazırlamıştı bize. Sofranın fotosunu çekmek şu an geldi aklıma:( Ama anneannemin meşhur hamurunun fotosu ve tarifi çok yakında!...

ERİŞTE SALATASI

Malzemeler: Ölçü vermiyorum. Göz kararı yaptım çünkü. Ev eriştesi, yoğurt, sosis, kornişon turşu, dereotu ve 1 tatlı kaşığı mayonez.(Tat versin diye)

Yapılışı: Erişteyi makarna gibi 10 dak. kaynar suda haşlayın. Haşladıktan sonra sırayla yoğurdu, küp küp doğranmış sosi, kornişonu, dereotunu ve mayonezi ekleyin. Hafif ve lezzetli bir alternatif oluyor.

MİLFÖY BÖREK

Milföyün yapılışını tarif etmeye gerek var mı bilmiyorum ama yine de yazayım. Zaten görüntüsü yüzünde koyuyorum bloga. Milföyleri çözüldükten sonra ister dörde bölüp, ister direkt olduğu gibi katlayarak pişirebilirsiniz. Ben içine beyaz peynir-kaşar-sosis-sucuk koymayı tercih ediyorum. Pişirme süresi yaklaşık 25-30 dak. Afiyet olsun, kilo olmasın:)

10 Ağustos 2007 Cuma

Özet:))

Kuzum 4 gündür yoktu. Bu akşam gelecek, pazartesi tekrar gidecek. Olmayacak bir süre yine..Bugün kayınvalidemin doğumgünü:) İyiki doğdu, iyi ki kuzumu doğurdu:)) Bu akşam kuzum gelince; gideceğiz, hediyesini vereceğiz. Çok güzel bir elbise-ceket takım aldık. Umarım beğenir. Hediye vermek, almaktan daha güzel bence:))

Haftasonu misafirlerim olacak. Menülerimi hazırladım:)

Benim bu sene iznim yok. Aslında var da vermediler. 1 sene dolmadı vs...Yine Erdek gibi bir kaçamak yaparız, bu sene de tatil olmayıversin diyordum ki kuzumla 4 gün Antalya'ya gitmeye durumumuz oluştu. Tam yaz bitiyor, tatil sezonunu kapattık derken bu plan çıktı ortaya. Eeee şimdi tatil demek alışveriş demek:) Yeni bir bikiniye ihtiyacım var. Geçen gün Boyner'de bir sürü bikini denedim. Üstler çok güzel. Altlar yaprak misali. Düşük bel ve çok küçük çalışmışlar bu sene bikinileri. Normal bir bikini nasıl bulacağım bilmiyorum. Fikri olan varsa paylaşsın benimle lütfen:) Şort ve terlik de almak istiyorum, bakalım. Geçen sene Olympos-Çıralı'ya gitmiştik. Belki bu sene de gidebiliriz. Berrak su-el değmemiş bir plaj-Hayriye'nin gözlemeleri,taze nar suyu-etrafta bir sürü cins köpek-Chimera'da sıcak şarap ve sucuk ekmek-Ulupınar'da balık keyfi....Neyse burada keseyim. Eğer gidersek bana yazacak malzeme olsun, sizin de ağzınızın suyu akmasın;)))

Yaz da bitiyor gerçekten...Neden hep yaz ve ilkbahar çabuk geçer de sonbahar ve kış yavaş seyreder? Ama ben karar verdim yazı sevmiyorum. Bir bahar çocuğu olarak en sevdiğim mevsim ilkbahar. Hafif sıcak, ılık esen rüzgar, sabahları evden çıktığında hafif üşümek. Artık bahar da kalmadı...Şu an direkt kış gelsin istiyorum. Kar istiyorum, kalın boğazlı kazaklarımı giyip, üşüyerek eve gittiğimde sıcacık çorbamı,çayımı içmek istiyorum. Bakalım bu sene kar görebilecek miyiz İstanbul'da?...

Kandiliniz mübarek olsun! Herkese iyi haftasonları!

Photo:http://www.cirali.org/

3 Ağustos 2007 Cuma

ÇOOOK ÇİKOLATALI ÇATLAKLAR:)

Çok severek okuduğum ve takip ettiğim Yasemin'in güzel bir tarifini paylaşacağım sizinle. Çok pratik ve lezzettli bir kurabiye. Yapılmış, denenmiş ve sunulmuştur:) Lezzet avcıları tarafından silinip, süpürülmüştür:))) Şiddetle tavsiye edilir. Tarif için çok teşekkürler Yasemincim...

Malzemeler:

200 gr bitter çikolata (damla çikolata yada bütünde olabilir)
7 yemek kaşığı tereyağ
1/2 su bardağı şeker
3 yumurta
1 paket vanilin
1,75 su bardağı un (200gr)
çeyrek su bardağı kakao
1/2 yemek kaşığı kabartma tozu
Bir çimdik tuz
Kaplamak için pudra şekeri

Yapılışı:

Derin bir sos kabında çikolata ile beraber yağı eritin. Tamamen eriyince ateşten alın.
Çikolataya şekeri ilave edip iyice eriyinceye kadar karıştırın.
Yumurtaları teker teker ekleyerek, her eklemeden sonra iyice çırpın.
Vanilyayı ilave edin ve çırpmaya devam edin.
Kalan malzemeleri un, kakao, kabartma tozu ve tuzu ilave edin. Yumuşak bir hamur elde edene kadar karıştırın.
Ağzını kapatıp 1 saat buzdolabında elle şekil verecek kıvama gelene kadar dinlendirin.
Çukur bir kaseye kurabiyeleri kaplamak için pudra şekerini koyun. Dolaptan hamuru çıkarın.
Yemek kaşığı veya dondurma kaşığı yardımıyla dilediğiniz büyüklükte toplar alıp pudra şekerine atın. Bu şekilde pudra şekeriyle kaplanmış topları yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizin. Tepsiye dizerken arada boşluklar bırakınki rahat kabarsınlar. Eğer bir tepsi yetmezse iki tepsiye yayın. Kurabiyeler arasında aşağı yukarı 4 cm boşluk olmalı.
160 derece önceden ısıtılmış fırında 10-15 dakika pişirin. Piştikten sonra tepsisiyle beraber çıkarıp 2-3 dakika dinlendirin. Afiyet olsun:)