29 Nisan 2009 Çarşamba

Yeter!...

2 Can'ın ardından...
9 Can daha...
9 Ana kuzusu...
9 Baba...
9 Eş...
9 Kardeş...

Daha ne kadar? Nereye kadar?

İçim acıyor...Hiçbirşey yok gözümde...Allah rahmet eylesin! Huzur içinde yatsınlar! Tüm askerlerimiz hayırlısıyla sağlıkla dönsünler! Tüm subaylarımızın, astsubaylarımızın ve polislerimizin Allah yardımcısı olsun!...

27 Nisan 2009 Pazartesi

Kırmızı bir mutfak

Ikea'daki kırmızı mutfağı gördüğümden beri hayalimde hep bir kırmızı mutfak var...Kendi evime kıpkırmızı bir mutfak yaptırmak istiyorum. Siyah-beyaz-gri mozaikler, kırmızı dolaplar ve ankastre ürünler. Kimileri mutfağı boğar dese de ben 5 kuruş fazla olsun kırmızı olsun diyenlerdenim...
Buyrun size kırmızı mutfaklar:İlk iki mutfak favorim...

26 Nisan 2009 Pazar

Taze Bezelye

Annemin bu sıra sık sık yaptığı yemeklerden biri taze bezelye. Hatırladığım kadarıyla daha önceleri sık yapmazdı. Çok leziz bir yemek. Taze bezelyenin şu sıra tam zamanı.

Malzemeler:

Yarım kilo taze bezelye
1 adet kuru soğan
2 büyük domates veya 2 yemek kaşığı salça
3-4 yemek kaşığı zeytinyağ
4-5 adet ekşi erik (Annem yazın buzluğa koymuş)
1 bardak su

Yapılışı: İnce ince doğradığınız soğanı, rendelediğiniz domateslerle birlikte kavurun. Daha sonra taze fasulye gibi ayıkladığınız bezelyelerinizi, erikleri ve suyu ekleyin. Karıştırıp düdüklü tencerede yarım saat kadar pişirin. Ekşi erikler yemeğe çok güzel bir lezzet veriyor. Haberiniz olsun:) Afiyet olsun, sağlık versin!

Şafak:19!

23 Nisan 2009 Perşembe

23 NİSAN

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!...
Olsun herşeye, herkese rağmen olsun!...
Yine sustum, boğazımda kaldı tüm cümleler!...

21 Nisan 2009 Salı

Zilsizzarife ile Pazar...

Başlangıç: Cihangir'de kave ve çay keyfi. Sohbet o kadar koyuydu ki bir ara
kendimi hiç susmadan konuşuyorum sandım. Özlem; çok sıcak, samimi, tıpkı yazdığı gibi...

Cihangir'deki uzuun sohbetimizin ardından Limonlubahçe'ye düştü yolumuz. Hava güzel, sohbet güzel. Yanında limonata ve cheesecake keyfi de ayrı güzel...

Özlem'in incelik göstererek bana hediye aldığı şeker kolyem:) Bayıldım ve hemen taktım:) İyi ki yazdın, iyi ki buluştuk, tanıştık! Güleryüzün, sıcak sohbetin ve hediyen için çok ama çok teşekkürler! Arayı uzatmayalım dedik ona göre;) Bakarsın bir dahaki buluşmamız Roma'ya giden trende olur boynumuzda şeker kolyelerle...

20 Nisan 2009 Pazartesi

2.YIL

2 yıl önce bugün merhaba dedim blog dünyasına!...Pişirdim, gezdim, okudum, seyrettim ve paylaştım. Hüznü, sevinci, başarıyı...Herşeyi...Blog dostlarım oldu. Kimler geldi kimler geçti bu sayfadan...Bazen google a akıtma yazdılar, bazen Erdek, bazen de gözyaşı...Benimle hayatı paylaşan herkese çok teşekkürler!...

17 Nisan 2009 Cuma

Günlerden Cuma

Keyifle kalktım bu sabah...Ne de olsa günlerden cuma! Mevsimlerden bahar! Şafak:29! 20'lere düşmüşüz! Koskoca 4 ay geçmiş...Balkona çıktım merakla; yağmur sonrası güneşli, temiz bir hava...Hırkalarla vedalaştım; penyelere merhaba:) Yaptırsam mı? diye uzun uzun düşündüğüm badana bitti bile. Evimiz tertemiz, aydınlık! Sadece evdeki düzenlemeler kaldı. Çok şükür herşey için! Keşke ülkemizin içinde bulunduğu durum da düzelse bir an evvel!...
Yılmaz Özdil'i okumadan geçmeyin!...
Herkese mutlu haftasonları!...

16 Nisan 2009 Perşembe

EN BÜYÜK TÜRK ATATÜRK!

Bu fotoğrafın benim için yeri çok ayrı. Düğünümüzün yapılacağı yeri gezerken dikkatimi ilk çeken bu fotoğraf oldu. O dönemin modern insanlarını yansıtan, Atamız'ın yer aldığı fotoğraf. Düğünümüzde Atamız'ın yanımızda olması çok gurur vericiydi.

Ben bu anımı ve fotoğrafı paylaşmak istedim sizlerle. Siz de Atamız'ın bir fotoğrafını bizimle paylaşıp, düşüncelerinizi yazar mısınız?

Öykü'ye ve bu mime katılan herkese binlerce teşekkür!...

Son olarak:

"Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. "

Mustafa Kemal Atatürk

13 Nisan 2009 Pazartesi

Bir zamanlar...

Bir zamanlar kasetli walkmanler vardı. En büyük zevkti ondan müzik dinlemek...
Radyodan eski kasetlere sevdiğimiz şarkıları çekerdik...
Perihan Abla vardı...Sonra bizimkiler...
Chantage deodorant kızlar arasında çok popülerdi..
Futbolcuların kartları olurdu...
Gazeteler şampiyon takımın posterini verirdi ertesi gün...
Posterler vardı duvarlarımızda...
Evimiz Hollywood'da, Melroce Place vardı...
Levi's en popüler kot markasıydı...
Bir de çift çizgili Loft ve buz mavisi kot revaçtaydı...
Annelerimiz vatkalı bluzlar giyerdi...
Barbie bebeğimiz vardı...Evcilik oynarken bebeklere genelde yabancı isimler takardık...
Mus çorap giyerdik...
İnce çorap giymeye meraklıydık bir de annelerimizin topuklularıyla...
Fotoğraflarda nasıl çıktığımızı 36'lık pozu doldurup da bastırana kadar bilemezdik...
Her çocuk Çocuk Kalbi'ni ve Şeker Portakalı'nı okurdu mutlaka...
İngilizce kitaplarımızdaMr. and Mrs. Brown vardı...
Elyazı dersinde hokka kullanırdık...
Sokaklarda sek sek çizgileri olurdu...
Zıplayan toplarımız, 1'ler-2'ler diye oynadığımız iplerimiz vardı...
Yılbaşında televizyonda dansöz çıkardı mutlaka...
Pantolan etekler modaydı...
Küt saç olmazsa olmazdı...
Fosforlu lastik tokalarımız vardı...
Sevdiğimiz sanatçıların kasetleri çıkar çıkmaz alırdık...
Kasetleri değiş-tokuş ederdik...
Misafirliğe gitmeyi çok isterdik ama genelde uyku saatimiz olduğu için yatmak zorunda kalırdık...
Şimdiki skinny kotlara biz strech kot derdik...
Taytlar da formamız gibiydi...
Postallar ne moda olmuştu...
Bisikletlerimiz ya BMX ya da Pinokyo'ydu...
Anket defterlerimiz vardı...
Günlüklerimiz...
Hatıra defterlerimiz...
Kan kardeş olurduk...
Tatillerde sabahtan akşama kadar oynardık...
Annelerimiz zorla sokarlardı bizi eve...
Kevin Costner, Tom Cruise, Demi Moore, Cindy Crawford, Claudia Shiffer...
Çocuktuk...
Büyüdük...
Bir an özledim....

12 Nisan 2009 Pazar

Küçük mutluluklar...

Sabah karşılayanlar...

Akşam uğurlayanlar...

Şafak:33 diyebilmek...

Bir bilet alıp gitme isteği uyandıran bir kitap...

Dost kahvaltısında dost sohbetler...
Herşey için çok teşekkürler!...

7 Nisan 2009 Salı

Kuru Börülceli Salata

Bu sıra sık sık börülce yer olduk. Pazı Borani'den arta kalan haşlanmış kuru börülceleri salata olarak değerlendiriyoruz. İnanılmaz lezzetli bir baklagil. Çok da yararlı. Sık sık yapın:)

Malzemeler: (Miktarlarını istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz)

1 su bardağı haşlanmış kuru börülce

Yarım kıvırcık

3 adet taze sağon

Yarım kuru soğan

1 adet kırmızı biber

Zeytinyağı

Sirke

Yarım limon

Yapılışı: Tüm malzemeyi ince ince kıyın ve börülceyle karıştırın. Zeytinyağı, limon, sirke ve tuz ekleyerek servise hazır hale getirin. Afiyet olsun! Sağlık versin!

SAĞLIĞIMIZA YARARLARI
Çok gösterişsiz ve tutulmayan bir sebze olmasına karşın, yukarıda görülen ve dikkatleri çekecek kadar önemli besin değerlerini içeren börülcenin sağlığa yararlı şu etkileri bulunmaktadır:

Tüm baklagiller gibi börülce de kandaki yüksek kolesterol düzeyini düşürür.

İçerdiği yüksek lif oranıyla kandaki ensülin ve şekeri düzene sokar, bu nedenle şeker hastaları için iyi bir besin oluşturur.

Aynı nedenle pekliğe (kabızlığa) hemoroite ve diğer bazı kalınbağırsak rahatsızlıklarına iyi gelir.

Demir minerali yönünden zengin bir besin olduğu için kansızlığa da iyi gelir.

Potasyum yönünden zengin olduğundan, yüksek tansiyonu düşürür.

Kaynak:Bilgilik

5 Nisan 2009 Pazar

Pazar Pazar

İstanbul güneşliydi bugün. Biraz da serin. Vapur keyfi eşliğinde karşıya geçtim. Anne yemeklerinin ardından çayın yanında dost sohbetleri vardı. İlk metrobüs denemesini gerçekleştirdim:) Merter'den buraya 30 dakikada geldim, çok mutlu oldum:) Yalnız pazar olmasına rağmen biraz kalabalıktı metrobüsler. Duraklar ve köprü üstü dışında hiç durmadan gittik. Mesafeler yakınlaştı sanki.

Evde çok işim var: Badana konusunda kararsızım ama yaptırmam gerekiyor. Eve taşınalı 3,5 sene oldu. Artık badana istiyor. Yatak odası dışında yaptırmak istiyorum eğer uygun fiyat verirse badanacı. Renk olarak da şu sıra popüler olan kum bejini istiyorum. Kim bilir ne güzel olur duvalar tertemiz:) Ayrıca evi tam anlamıyla elden geçireceğim. Fazlalıklar, verilecekler, kullanılmayanlar hepsi toparlanacak. Gardolapları tümden boşaltıp, içindekileri yıkayıp tekrar düzenleyeceğim. Dolaplarda yeni bir düzen kurmam lazım. Şu anki halleri çok fonsiyonel değil sanki. O yüzden annemle yapacağız. Bazen farklı bir göz gerekiyor, göremediklerinizi görebilsin diye. Yatağın altı ve sandık da almış başını gitmiş. Herşeyi baştan düzenleyeceğiz anlayacağınız. Bütün tüller, perdeler yıkanacak. Kuzum geldiğinde ev tertemiz ve daha bir düzenli olacak:)

Veeee ben kuzum gittiğinden bu yana 2 kg. vermişim:) Yani Ekim ayından bu yana 5 kg. Hedefe 2 kilo kalmış:) Sadece 2!!! Aslına bakarsanız 2 aydır yediklerime dikkat etmiyorum ama her gün 30 dak. yürümeye çalışıyorum. Sanırım bunun çok yararı oldu.

Şafak:41 bugün! Atarsa 40:) (Yani yarın 40!)

Çok güzel bir hafta olsun hepimiz için! Soğuğun yerini ılık hava alsın! Hastalar iyileşsin! Gidenler dönsün! İşlerimiz rast gitsin!...

1 Nisan 2009 Çarşamba

HARİKA CUMARTESİ

En son haber aldığımda yıl 19998'di. Ben üniversiteye hazırlanıyordum, o üniversite 2. sınıftaydı. Sonra biz taşındık, sınav telaşı derken yıllar geçti...Bağlantımız koptu...Facebooku keşfettiğimde aradım hep ismini ama bulamadım. Bir gün yine umutsuzca aratırken buldum en sonunda. Mektupların yerini elektronik postalar aldı. İki hafta önce ise bir mail aldım: Ben İstanbul'a geliyorum! başlıklı. Şaka olmalı dedim ama gerçekti. Lise yıllarında yazıştığım mektup arkadaşım Ratka, İstanbul'a geliyordu. O zamanlar hep hayal ederdim; Ratka'nın bize gelişini. Yıllar sonra gerçek oldu...

Hazırlık okuyan herkes bilir; yabancı dilinizi geliştirmek için değişik ülkelerden mektup arkadaşı (penfriend) bulmaya çalışırsınız. Biz de bu şekilde tanıştık Ratka ile. Bir mektuptan bugüne kadar geldik. Biz yazışmaya başladığımızda onun ülkesinde savaş henüz bitmemişti. Mektupların üstünde çoğu zaman bu not olurdu: "Postadan görüldüğü gibi çıkmış olup, tarafımızdan emniyete alınmıştır." diye. Ratka yıllar önce taşındığımız mahalleden bir arkadaş gibi benim için...

Bir hafta düşündüm; nereleri gezdireyim, hediye olarak ne alayım?diye...Keşke kuzum da olsaydı çok daha güzel olurdu...Geçen cumartesi sabahı buluştuk...Çok heyecanlıydım. Acaba nasıl insanlar? İngilizce konuşabilecek miyim? gibi bir sürü soru vardı kafamda. Kaldıkların otelin lobisinde Ratka'yı gördüğümde ve konuşmaya başladığımızda tüm sorular gitti kafamdan. Ratka, kızkardeşi ve arkadaşı ile gelmişti. Hepsi birbirinden sıcak insanlardı. İngilizce konusunda ise boşuna endişelenmişim. O gün 12 saat boyunca sadece İngilizce konuştum. Benim için çok iyi bir pratik oldu ve anladım ki bazı bilgiler unutulmuyormuş...

İlk durağımız Fransız Sokağı idi. Sokağı çok beğendiler ama gelin görün ki erken bir saat olduğu için tüm cafeler kapalıydı. Biz de bir simitçiye girdik. Çayı çok sevmeseler de bana eşlik ettiler. Ayrıca simiti çok sevdiklerini ve geldiklerinden beri birkaç kere yediklerini söylediler. Hazır oturmuşken hediyelerimi verdim. Birer nazarlık ve renkli şal...Çok beğendiler ve mahçup oldular. Nazarlığın ne ifade ettiğini ve ne için kullandığını anlattım onlara. Baktım kollarında nazarlıklı bileklikler var Kapalı Çarşı'dan alınmış. Konuşurken o kadar çok ortak nokta çıktı ki: Börek, kuskus, sütlaç, baklava, Türk kahvesi...

Taksim'den sonraki durağımız: Ortaköy'dü...Yolda giderken; "Ben bile buraya gelmeyeli belki 1 sene olmuştur." dedim. Büyük şehirde yaşamanın zorluklarından bahsettik, yaşadığımız şehrin tam anlamıyla tadını çıkaramamaktan...Duvarlardaki afişler dikkatlerini çekti. "Yarın seçimler var." dedim. Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu anlattım. "Atatürk'ü biliyoruz! Çok iyi ve ünlü bir lider!" dediler. Onur duydum! Ortaköy'ün sokaklarına karıştık, takılara baktık. Denizi gördüklerinde gözlerine inanamadılar. Bana belki on kez teşekkür ettiler; oraya götürdüğüm için. Boğazı ve köprüyü izleyebilecekleri en iyi yerlerden birisi olduğunu söyledim Ortaköy'ün. Bol bol fotoğraf çektik. Hava da bizden yanaydı o gün...Güneşi esirgemedi...

Ortaköy'den Beşiktaş'a yürürken bol bol konuştuk Ratka ile. Türkiye'den, Sırbistan'dan, Bosna'dan...

Ortaköy'den sonra istikamet Üsküdar'dı. Motorla karşıya geçmek mini bir boğaz turu oldu onlar için. Bir kere daha hayran kaldılar İstanbul'a...Motordan indiğimizde; "İlk defa Asya kıtasına ayak basıyoruz!"dediler. Üsküdar'dan Kız Kulesi'ne kadar yürüdük. Kuleye gitmeden hikayesini anlattım ve buranın sloganı:"360 derece İstanbul" dur dedim.

Üsküdar'dan sonraki durağımız ise Kadıköy oldu. Kadıköy'de yürüken; Anadolu yakasının daha sakin ve güzel olduğunu söylediler. Yemek için bir kebapçıyı tercih ettik. Ben iskenderi önerdim. Afiyetle yediler ve lezzetine bayıldılar. "Orada, konuşacak ne kadar da ortak şeyimiz var" dediğimde çok mutlu oldular. Yemekten sonraki istikamet ise Mango-Outlet oldu. Sırbistan'daki Mango'larda outlet olmadığı için fiyatlardan çok memnun kaldılar. Bahariye'ye de bayıldılar bu arada.

Annem telefonda; "Mutlaka bize getir arkadaşlarını" demişti. Ben de sordum. Severek kabul ettiler. Ama ilk söyledikleri şey şu oldu:"Biz ilk defa gittiğimiz yere elimiz boş gitmeyiz. Tatlı ya da çiçek alalım. Ne severler?" dediler. Ben o anda kalakaldım. Çünkü bu tür adetler sadece bize özgü diye düşünürdüm. Ne kadar benzediğimizi bir kez daha anladım.

Eve geldiğimizde annemle ve babamla hemen kaynaştılar. Annemin yabancı dili Fransızca. O yüzden daha çok vücut diliyle anlaştılar. Annemin meşhur havuçlu kekini Türk kahvesi eşliğinde afiyetle yediler. Onlar da misafirlerine Türk kahvesi ikram ederlermiş. Bu arada günün başka bir sürprizi de Tuba ile Serkan oldu. Ankara'dan bir anda verdikleri kararla gelen çılgın arkadaşlarım günün bonusu oldular ama 1 saat kalıp, döndüler. Umarım bunu sık sık tekrarlarsınız:))Tubişler'i uğurladıktan sonra annem Ratkalar'ın fallarına baktı. Ben de tercüme ettim.

Çok güzel ve enteresan bir gün oldu benim için...Ayrılırken İstanbul'un harika bir şehir olduğunu ve Türkler'in ne kadar kibar ve hoş insanlar olduklarını ve mutlaka Belgrad'a beklediklerini söylediler. Ben dönerken yolda babamla hala İngilizce konuşmaya çalışıyordum:))))