30 Aralık 2007 Pazar

KİRPİKTEKİ GÖZYAŞI ALMANYA'DA-2:)

Almanya gezimize devam:) Bir akşam bir Çin restoranına gittik. Daha önce hiç denenemiştim, hadi deneyelim dedim. Ama doğrusunu söylemek gerekirse pek bana göre değil Çin mutfağı. Pilav ve erişte güzel ama o kadar. Dedim ya size Almanya'da yemek benim için biraz sıkıntılı. Ama bir gün Mannheim'da İstanbul diye bir Türk restoranına gittik. Yemekleri çok güzeldi. Çok kalabalıktı, oturabilmek için biraz sıra bekliyorsunuz ama değiyor! Almanya'nın birçok kentinden buraya yemek yemeğe geliyorlarmış. Mannheim a gelince, Frankfurt'a göre sanki daha hareketli daha renkli gibi. Alışveriş merkezlerinin olduğu bir caddesi var. Tıpkı İstanbul Taksim'deki İstiklal Caddesine benziyor. Mannheim ın diğer bir özelliği de küçük İstanbul diye anılması. Burada çok Türk varmış. Gerçekten de her yerde Türkler e rastlayabiliyorsunuz. İşin enteresan yanı metroda kart aldığımız makinalardaki dil seçeneklerinde Türkçe de vardı. Yukarıda gördüğünüz tarihi bina Alte Oper yani Frankfurt'taki opera binası. Önünde de fotoğraflarda gördüğünüz çok güzel bir ışıklandırma var. Burayı gördükten sonra Goethe Strasse yakınlarında bir cafeye girdik. Bol çikolatalı bir pasta ve yanında sıcak çikolata eşlik etti bize. Bu arada Goethe Strasse Frankfurt'un Nişantası Caddesi gibi dünyaca ünlü markaları bulabilirsiniz orada. Kısaca Almanlar ve Almanya hakkında izlenimleri aktarmak istiyorum size: Öncelikle sokaklar bizim aksimize çok temiz değil. Yerlerde hep sigara izmaritleri var. Gerçi bunun sigara yasağına bir tepki olduğunu söylüyorlar. Sokakta hiç sahipsiz kedi-köpek yok. Bir tane bile görmedim ben. Almanya herşeye rağmen biraz gri. İstanbul'un maviliği, ışığı yok. Ama Ankara'ya çok benziyor. Sokaklar sakin, şehir düzenli. Şehrin ulaşım ağı her yere yayılmış. Genelde metro ve tramvay kullanıyorsunuz. Cumartesi gece bir diskoya gittik. Gece 11 de çıktık. Sokaklarda hiç kimse yoktu. Şehrin merkezine gittiğimizde, herkesin elinde içki şişesi gördük. Bize biraz tuhaf geldi ama Almanlar rahat insanlar doğrusu. Hep derler ya Avrupa'da medeniyet var, onlar medeni diye. Bir nebze doğru olabilir ama inanın bana biz çok daha medeniyiz, görgülüyüz. Tabiki her yerde her türlü insan vardır ama benim izlenimim bu şekilde. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim:İpek abla (kuzenim) çok lezzetli yemekler yaptı bize. Ondan çok değişik yemekler öğrendim. En kısa zamanda sizinle de paylaşacağım. Kendisi çalışıyor ama aynı zamanda çok iyi bir ev hanımı:) Bizi çok iyi ağırladılar. Bir de tüm kuzenler kuzumla bana hediye almışlar. Bizi çok mutlu ettiniz, tekrar tekrar sağolun:)Hepinize ayrı ayrı teşekkürler:) Semra'cım senin ahh so! nidaların hep kulağımda:))

Hepimizin yeni yılı sağlıklı, mutlu, huzurlu, başarılı olsun! 2008 ile beraber herkesin dilekleri gerçek olsun! Mutlu yıllar:)

28 Aralık 2007 Cuma

Kirpikteki Gözyaşı Almanya'da 1:)

Gittik, gördük, gezdik, eğlendik...Şimdi bir de anlatmak lazım değil mi? Öncelikle şunu söyleyeyim; benim ilk yurtdışına çıkışım olduğu için çok heyecanlıydım. Pasaport kontrolü-bagaj derken adım attık Almanya'ya...Kuzenim İpek abla karşıladı bizi. Önce İpek ablalara gidip güzel bir kahvaltı yaptık, eşyaları bıraktık. Kahvaltıda bir sürü peynir çeşidi vardı ve de brochie ekmekleri...İlk olarak European Central Bak ın bulunduğu yere gittik. Meşhur Euro nun önünde fotoğraf çektirdik. Sonra da yine bir başka meşhur yer olan Kaiser Strasse ye gittik. Allahtan ilk iki gün güneşliydi hava ve çok soğuk değildi. Ama sonra ne kadar soğuk olduğunu anlatamam. Lahana gibi giyinmemize rağmen çok üşüdük. (Almanya'ya kışın gitmek pek akıllıca değil:) Aynı gün Frankfurt un içindeki Zeil denilen alışveriş merkezlerinin ve mağazaların bulunduğu yeri gezdik.
İki caddenin ortasında noel fuarı kurulmuştu. Bu arada tam noel zamanı gittiğimiz için her yer ışıl ışıldı. Çeşit çeşit yemekler, hediyelik eşyalar, şeker hamurlu kurabiyeler...Caddede yürürken birşey dikkatimi çekti: Herkesin elinde kupalar. İpek ablaya sordum; meğer onlar glüh wein mış. Yani sıcak şarap:) Biz de aldık kırmızı şaraplarımızı, içimiz ısındı doğrusu:) Zeil Galerie nin en üstüne çıkıp Frankfurt u izledik. Işıl ışıl, rengarenkti. Ertesi sabah yine kendimizi Zeil a attık:) Almanya tekstil açısından kesinlikle çok pahalı. Özellikle Mango ve Zara'ya girip, baktım. Daha indirime girmemişlerdi ve fiyatlar buradan biraz daha yüksekti. Sadece, bildiğim kadarıyla henüz Türkiye'ye gelmeyen H&M mağazası uygundu. Oradan 20 Euroya 2 tane ince kazak aldım. Onun dışında sadece yiyecek alışverişi yaptık. Çeşit çeşit çikolatalar, peynirler, kurabiyeler çok güzeldi doğrusu. Bir de waffle makinası aldık 17 Euroya. Markasını hatırlamıyorum ama Alman malı olduğu için kaliteli olur dedi İpek Abla. Fotoğrafta gördüğünüz Boğa ve Ayı borsada yükselişi ve düşüşü simgeliyormuş. Bilginize:) Şimdi siz diyeceksiniz Türk çok muydu diye? Frankfurtta çok değildi ama ara sıra rastlıyorduk. Taksi ya da otobüs şöförünüz her an Türk çıkabilir:) Normalde yapılmayan kolaylıklar yapabilirler sizlere; otobüsü bekletmek ya da 6 kişilik taksiye 7 kişi binmek gibi:) Biz Türkler pratik insanlarız! Ne yapalım:)))Yukarıda gördüğünüz istasyon Hauptbahnhof yani ana istasyon. İçeride kocaman bir noel ağacı vardı. Bu istasyondan her yere gidebiliyorsunuz. Bu bölgede genelde plazalar ve bankalar var. Çeşitli restoranlar da var. Biz Vita Sera diye bir italyan restoranına gittik. Kuzum ganucci yedi. Ben de pizza:) Makarna da pizza da çok lezzetliydi. Şunu açıkca söylemeliyim ki yurtdışında yemek ve su biraz problem oluyor. Genelde tüm yemekler domuz eti. İtalyan restoranında da etli birşey alamadık. Ya McDonalds a gideceksiniz, ya etsiz bir yemek yiyeceksiniz ya da salata. Su deseniz hep mineral wasser yani soda. Normal su bulmak pek kolay değil olsa da tadı bizim suyumuzun yerini tutmuyor bence. Bir de dikkatimi çekti; Almanya'da McDonalds restoranları çok kalabalık. Birşey almak için en az 15 dak. beklemeniz gerekiyor. Yemek sonrasında bir alışveriş merkezinin en üst katında açılan buz pistine gittik. Kuzum ve İpek abla kaydılar. Tabiki kuzumunkine çok kaymak değil de daha çok ayakta durabilmek demek lazım. Ben o soğukta hiç cesaret edemedim doğrusu. Onlar kayarken ben sobanın yanında latte mi yudumladım:) Bu arada bildiğiniz üzere Avrupada kahve tüketimi çok fazla. Bu yüzden de kahveleri çok güzel. Herhangibir yerde de güzel bir kahve içebiliyorsunuz. Gerçi benim için çayın yerini hiçbirşey tutamaz:)


Arkası yarın...

26 Aralık 2007 Çarşamba

EN TATLI HEDİYELER ETKİNLİĞİ-ELMALI TART

Bayram, yurtdışı derken yine döndük evimize. Döner dönmez de çok tatlı bir etkinlik karşıladı beni. Blog dünyasıyla ilk tanıştığım günden beri çok zevkle ve imrenerek takip ettiğim, benden yardımlarını esirgemeyen sevgili Burçin'in En Tatlı Hediyeler Etkinliği. Gerçekten de en tatlı hediyeler pastalar olsa gerek. Bir yere giderken götürdüğünüz ev yapımı kurabiyelerin ya da bir pastanın yerini hiçbirşey tutamaz bence. Kim bilir şimdi ne tatlı hediyeler çıkacak ortaya. Ben çok hazırlıklı katılamadım açıkcası. Seyehat hazırlıkları yüzünden istediğim şeyleri yapamadım. Ama siz benim nacizane elmalı tartımı afiyetle yiyin:) Sevgili Burçin' e kolaylıklar ve teşekkürler.
Malzemeler:

8 kahve fincanı un
1,5 küçük paket yumuşak 200 gr.margarin
1 yumurta
1 çorba kaşığı yoğurt
1 kahve kaşığı kabartma tozu, limon kabuğu rendesi
1 çorba kaşığı pudra şekeri (hamura)
3 ekşi elma
1 çay bardağı şeker
Yarım paket tarçın

Yapılışı:

Un elenip ortasına yağ, yumurta, yoğurt, kabartma tozu, pudra şeker,limon kabuğu rendesi konup karıştırılır. Sonra un ile yoğrulur. Biri daha büyük olan 2 parçaya bölünür. Büyük parça yarım cm. kalınlığında açılır. 25-30 cm. çapında tepsiye yerleştirilir. Hamur tepsinin kenarının yarısına kadar döndürülür. Hamurun üzerine ince elma dilimleri yerleştirilir, tarçın karıştırılmış toz şeker serpilir. Diğer hamurdan ince çubuklar yapılır. Elmaların üzerine kafes kafes yerleştirilir. Orta ısılı fırında pembe renkte pişirilir. Servis tabağına alınır. İsterse üstüne marmelat sürülür veya vanilyalı pudra şeker elenir ve afiyetle yenir:)

Not: Tarif Gönül Candaş'ın Bereketli Olsun kitabından.

18 Aralık 2007 Salı

MUTLU BAYRAMLAR:)

Kurban bayramınız mutlu olsun! Evlerinizde bol bol kahkaha, bol bol tatlı ve sevdikleriniz olsun! Küsler barışsın, hasret bitsin, uzaklar yakın olsun! Sabah erken kalkılıp, temiz ve şık giyinilip güzel bir sofrada tüm aile kahvaltı yapılsın! Biz bu bayram uzaklarda olacağız. Evde valizler beni bekliyor. İnşallah hayırlısıyla yarın sabah uçuyoruz. Güzel kareler ve anılarla dönmek dileğiyle, herkese mutlu bayramlar!

Foto:Balca.net

15 Aralık 2007 Cumartesi

YE#29 ZEYTİNYAĞLILAR-ZEYTİNYAĞLI PATLICAN

Ev sahibeliğini sevgili Aysel'in yaptığı Ye#29 Zeytinyağlılar etkinliğinde sıra. Zeytinyağlı yemekler ve mezeler benim vazgeçilmezlerim arasında. Zaten ben hemen hemen her yemeğimi zeytinyağıyla yapıyorum. Sağlıklı olan da bu zaten. O yüzden bu etkinlik benim için ayrı bir güzel oldu. Etkinlik için annemin yıllardır yaptığı basit ama çok lezzetli bir tarif olan zeytinyağlı patlıcanı paylaşıyorum sizlerle. Aysel'e kolaylıklar diliyorum. Çok sağlıklı bir etkinlik olacak!

Malzemeler: 2 adet patlıcan (isteğe göre değişir)
2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 domates rendesi veya yarım paket domates püresi
1 adet kuru soğan
İsteğe göre biber (ben kullanmadım)

Yapılışı: Patlıcanları közleyin ve küçük küçük doğrayın. Bir tarafta soğanı ve domatesi kavurun, sonra közlenmiş patlıcanları ekleyin ve kavurmaya devam edin. Çok az su ekleyerek pişirin. Afiyet olsun:)

14 Aralık 2007 Cuma

Sınav, dostlar, tanıdık sokaklar...

Haftasonu malum sınav için Ankara'daydım. Sınav pek iyi geçmedi. Çok umutlu değilim açıkcası. Bu konuyu hemen kapatarak Ankara dolu satırlara geçelim. Belki daha önce bahsetmişimdir; ben ortaokulu, liseyi ve üniversiteyi Ankara'da okudum. Tam tamına 10 yılım geçti orada. Hayatımda en çok kaldığım yer Ankara'dır. 5,5 yıldır İstanbul'dayım, bakalım İstanbul Ankara'nın rekorunu kırabilecek mi? İstanbul'a çok büyük bir hevesle geldim, çünkü kuzum buradaydı:) Hiç unutmuyorum yıllar önce İstanbul'a staj için gelmiştim ve 1,5 ay kalmıştım. Dönüşte otobüste söz vermiştim İstanbul'a:"Bir gün geri döneceğim sana!" diye...Ve evet döndüm, İstanbul'dayım artık ama Ankara'yı özlüyorum bazen, özellikle arkadaşlarımı. Lise, üniversite...Okul arkadaşlarının yerini kolay kolay kimse dolduramıyor. Canım dostum Banuşumla cumartesi dolu dolu bir gün yaşadık. Banuş bana çok güzel bir kahvaltı hazırladı. Okul yıllarımızın meşhur üçlüsü simit-peynir-paprika da sofradaydı. Akşam Begüş de katıldı bize. Okul yılları, iş, insanlar, ilişkiler oldu sohbet konumuz. Bir söz vardır, bilir misiniz? "Gerçek dostluklar, araya uzun zaman da girse, kaldığı yerden devam eder!" Bunu yakayabildiğiniz dostlarınız varsa, ne mutlu size! Biz o akşam tam da bunu yaşadık!!!Sınav sonrası Tubişlere gittim. Teyzesi, anneannesi, dayısı da oradaydı. Neredeyse 6 senedir görmemiştim onları. Tubişin teyzesinin mamalarının ve çayının yanına sıcacık bir sohbet eşlik etti. Büyükler hiç değmemişti de biz büyümüştük sanki. Her ne kadar bilinç altına atmaya çalışsak da biz büyümüştük. Lisedeki çocuklar değildik artık ama özümüz aynıydı. Yıllar onun üstüne sadece tecrübe inşa etmişti...Hep böyle kalabilmek dileğiyle...

11 Aralık 2007 Salı

Kahve ve Kitap Keyfinin Dayanılmaz Hafifliği!

Kitap ve kahve ya da kitap ve Çay:) Şöyle sakin bir pazar günü, kahvaltı sonrası en rahat koltuğunuza kurulup, yanınızda sıcacık bir çay ya da kahveyle satırlar arasına gömülmek...Şimdi hepinizin canı istedi, değil mi? Burçakcım bu fikirden yola çıkarak, çok güzel bir paylaşıma ev sahibeliği yaptı. Öncelikle bu fikir için kendisine buradan çok teşekkürler! Bu tür paylaşımlar hem birbirimizi daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor, hem de yoğun geçen günlerde birer mola oluyor bizim için. Etkinlik çekilişinde bana Burçakcım çıktı. Ben tabiki bir panik oldum, ev sahibesine hediye almak bana düştü diye:) İşin ilgimç yanı, Burçak tam bir kitap kurdu:) Tüm arşivini didik didik ettim acaba hangi kitabı okumamıştır diye. En sonunda dumanı üstünde bir kitap aldım. Ben ise sayfasını ve Sevgili Esra ile çıkardıkları Kevgir'i çok zevkle okuduğum Miss Zerrin'den, taaa Kıbrıs'tan çok zevkli hediyeler aldım.
Zerrincim bana çok severek okuduğum bir yazar olan Murathan Mungan'dan Yaz Geçer kitabını göndermiş. Yanında da Kıbrıs'ın meşhur Con kahvesi ve kocaman tam bana göre bir kupa. İnsan hediyeleri gelince çocuk gibi seviniyor:) İnce ve zevkli hediyeler için Zerrin'e çok ama çok teşekkürler. Kitabın ilk şiiri: Yalnız Bir Opera. Benim de favorimdir. Hiç unutmam lisedeyken okumuştum. Zerrincim bu satırlar senin için:

Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını

Takvim tutmazlığını

Aramızda bir düşman gibi duran zamanı

Daha o gün anlamalıydım

Benim sana erken

Senin bana geç kaldığını...

7 Aralık 2007 Cuma

Sobeee:)

Seatoland beni sobelemiş. Buyrum bakalım, cevaplar aşağıda:

Ben küçükken; öyle çok hareketli bir çocuk değildim. Hala da değilim:) Çok oburmuşum, hala da oburum:) Kıyafetlere, ayakkabılara bayılırdım. Annemim ince çoraplarını ve ayakkabılarını giyerdim:) Şimdi topuklulularla hiç aram yok. En son ne zaman ince çorap giydiğimi hatırlamıyorum:)

Aslında ben, sakin gibi görünen ama içinde fırtınalar kopan biriyim:)

İlk kopyam: Hatırlamıyorum.

En saçma huyum: Bilmem. En saçma huyum, insanları çok ciddiye almam galiba. Kızıyorum kendime bu konuda.

Bence cep telefonu gerekli, güzel bir cihaz:) Ama bugün düşündüm de insanlar eskiden birbirleriyle konuşurlardı ama şimdi msj atmayı tercih ediyorlar...

Bence aşk, anlatılmaz...

En sevdiğim bloglar, yan tarafta okuduklarım...

Ben de Lola ve Şebo yu sobeliyorum.

Pazar günü şu meşhuur sınavıma gireceğim. Dua edin benim için:) Tüm konuları çalıştım, tekrar da ettim. Ama çok zor bir sınav olacak. Bakalım artık hayırlısı...Sınav bitse de normal hayatıma dönsem. Evle ilgilenemiyorum, doğru düzgün yemek yapamıyorum, kendimle ilgilenemiyorum. Kitap okuyamıyorum, ama itiraf edeyim birazcık tv izliyorum:) Öyle ya da böyle stresim pazar öğlen son bulacak. Sonrasında bir ohh deyip, Almanya seyehatine, yeni yıla, evime odaklanabileceğim:) Yeni yeni tarifler deneyeceğim:) Şaka maka bayram ve yılbaşı da geliyor:) Plan yaptınız mı? Hediyeler, tatil vs..2 senedir yılbaşında evdeydik, bu sene şimdilik bir plan yok. Bakalım artık. aralık bite, hayrola:) Herkese mutlu haftasonları...

5 Aralık 2007 Çarşamba

Sosa ve Filmler...

Geçen cuma akşamı Kanyon-Sosa'daydık. İlk gidişimdi. Ortam güzel, yemekler lezzetli, fiyatlar da normalin biraz üstünde diyebiliriz. Gazetede okuduğuma göre Sosa en hafif menüye sahip yerler arasında 4. sıradaymış ve müdavimleri arasında ünlüler de varmış. Menüsünde makarnalar-salatalar-et yemekleri ve tatlılar vardı. Tahıllı salatası meşhurmuş mesela.
Ben üç peynirli pesto soslu makarna yemeyi tercih ettim. Gayet lezzetli ve doyurucuydu. Kendi yaptıkları ekmekler de çok lezzetliydi. Herkes löp löp ekmekleri zeytinyağına banarken, ben tadına bakmayı tercih ettim:) Et ve balık tercih eden arkadaşlar da oldu. Onların tabakları da nefis görünüyordu doğrusu.
Yemek sonrası klasik fal bakma muhabbetini gerçekleştirdik. "İyi olanlar, çıksın!" dedik. (Gözü olanların da gözü:)))

Geçen hafta evde dvd keyfinde 2 film vardı: Yaşamın Kıyısında ve Günbatımı. İkisini de çok beğendiğimi söyleyemem. Özellikle Günbatımı vasat bir film bence. İzlenmeye değer olmadığını söyleyebilirim. Ölmek üzere olan bir kadının gençliğinde yaşadığı, pişmanlık ve özlem duyduğu olayların anlatımı. Aslında geçmiş ve bugün arasında gidip gelen sahnelerle dolu bir film çok daha güzel olabilirdi. Ama bir şeyler eksik kalmış sanki. Yaşamın Kıyısında filmini galiba kafamda çok büyütmüşüm. Beklediğim kadar güzel çıkmadı. Nedense tam adapte olamadım filme. Ama güzeldi yine de. Nurgül Yeşilçay!ın performansı çok iyiydi. Hele müzikler: Kazım Koyuncu. Kesinlikle çok güzeldi. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim; nedense Almanya ile ilgili herhangibir film izlediğimde bende hep soğuk ve kasvetli bir izlenim bırakıyor. Gidince bunun ne kadar doğru olup, olmadığını göreceğiz...

3 Aralık 2007 Pazartesi

Kevgir Aralık Sayısı "Esra İçin"

KIYMALI PATLICAN


Kevgir'in Aralık sayısı geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz Esra için çıktı. Her birimiz onun blogunda daha önceden yayınlamış olduğu tarifleri yaptık. Kevgir'in Aralık sayısı bu tariflerden oluşuyor. Bu güzel ve anlamlı fikir için sevgili Zerrin'i ve Selen'i tebrik ederim. Tüm arkadaşların ellerine sağlık. İşte sevgili Esra'nın Kıymalı Patlıcan tarifi. Ne mutlu ki Esra bize birbirinden renkli lezzetlerle dolu bir blog ve bir dergi bıraktı. Huzur içinde yat Esra!