31 Aralık 2008 Çarşamba

HOŞGEL 2009!...

2009...

Senden herkes birşeyler bekliyor, istiyor...

Ben de isteyebilir miyim?

Umutla beklenen 2009 sende hiç savaş olmasın! Olur mu? İnsanlar boş yere ölmesin!

Senin için 2008'den daha zor olacak diyorlar. Doğru mu? Kriz daha da büyür mü? Büyümesin! Artık insanlar işten çıkarılmasın! İşsizler işe kavuşsun!

2009 sen daha sağlıklı bir yıl ol! Tamam mı? Hiç kimse hastalıktan ölmesin!

Seninle çocuklar daha mutlu olsun! Artık ağlamasınlar!

Güzel ülkemin insanları seninle daha da mutlu olsunlar!

Kuzum da Mayıs ayında sağlıkla dönsün tamam mı?

Sağlık, huzur, mutluluk, barış, iyi bir ekonomi...

Daha ne istenir bilmiyorum ki???

Mutlu yıllar herkese!...

29 Aralık 2008 Pazartesi

Fırında Deniz Levreği ve Fıstıklı Tahin Helvası

Cumartesi günü evde balık keyfi yaptık annemlerle. Menümüzde deniz levreği, bol salata, sumaklı soğan ve fırında fıstıklı helva vardı.

Deniz levreğinin tadı bir bambaşka. Çiftlik balığıyla deniz balığı ne kadar farkediyor. Gelelim balığımızın tarifine. Fırında balığın yapımı çok basit.


Malzemeler:

1 adet levrek (Yaklaşık 1 kg. - 3 kişi için ideal)

250. gr mantar (biz küçük kavanoz konserve mantar kullandık)

2 adet kuru soğan

1 adet patates

Dilediğiniz kadar top karabiber

4-5 yemek kaşığı tereyağ

2-3 diş sarımsak

Yapılışı: Temizlenmiş levreği yıkadıktan sonra yağlı kağıtla kapladığınız tepsinize yerleştirin. Kenarlarına patatesleri ve soğanları istediğiniz gibi keserek koyun. Sonra mantarları,top karabiberleri ve sarımsakları gelişigüzel tepsiye yayın ve biraz su ekleyin. En son tereyağını balığın üstüne sürerek 230 derecelik fırında 1 saat kadar pişirin.

Dışarıda balık yediğimiz zaman, sonrasında ya fırında helva ya da ayva tatlısını tercih ederiz. Annemle düşündük; helva alalım, fırına koyalım! Çok da güzel oldu. En sevdiğiniz tahinli helvayı alın, güveç kabına koyun, üstüne ya ceviz ya da fındık dövün. 200 derecede helva eriyene kadar pişirin. Afiyet olsun! Sağlık versin!
Ben bu lezzetleri sizlerle paylaşırken beklenen kar İstanbul'da. Lapa lapa yağıyor:)

26 Aralık 2008 Cuma

...

İstanbul şu sıralar Ankara kadar soğuk...Ankara'da kış sert geçer. Sabah ayazını hiç unutmam. Karda bambaşka olur. Meclis Parkı, Kuğulu Park kardan örtüsüyle bir başkadır. İstanbul'a yağmadı kar. Yağar gibi yaptı ama yağmadı...Şimdi yağmur yağıyor sanırım. Bilgisayar başındayım yine. Sanki bütün gün başkası oturdu başına! Yanımda anneannemin hamuru, acıbadem ve tabiki çayım var...Fonda slow şarkılar...Kuzumu düşünüyorum...Dostlarıma süprizler hazırlıyorum...Hayat yavaşladı sanki biraz...Bir dinginlik...Bir boşluk...

Mutlu haftasonları herkese...

24 Aralık 2008 Çarşamba

23 Aralık 2008 Salı

I'll miss you when you are gone!...

Hold onto love that is what I do now that I've found you.
And from above everything's stinking, they're not around you.
And in the night, I could be helpless, I could be lonely, sleeping without you.
And in the day, everything's complex,
There's nothing simple, when I'm not around you.
But I'll miss you when you're gone, that is what I do. Hey, baby!
And it's going to carry on, that is what I do. Hey, baby...
Hold onto my hands, I feel I'm sinking, sinking without you.
And to my mind, everything's stinking, stinking without you.
And in the night, I could be helpless, I could be lonely, sleeping without you.
And in the day, everything's complex, There's nothing simple, when I'm not around you.
But I'll miss you when you're gone, that is what I do. Hey, baby! And it's going to carry on, that is what I do. hey, baby...

Dans parçamız; şu sıralar hep dilimde...

22 Aralık 2008 Pazartesi

Geçen sene bu zamanlar...

Geçen sene bu zamanlar Franfurt'taydık...Fotoğraflara bakarken ne kadar güzel vakit geçirdiğimizi anımsadım. Kuzenlerim ve eşleri...Tam Christmas zamanı gitmiştik. Bizim de Kurban Bayramımıza denk gelmişti. Frankfurt'un alışveriş merkezlerinin bulunduğu caddede noel fuarı kurulmuştu. Her yıl ışıl ışıldı.
Zeil Galerie'nin tepesinden caddenin görünüşü.
Noel fuarında her türlü yiyecek ve hediyelik eşya vardı. Bu fotoğraf sıcak şarap içtiğimiz yere ait.
Meşhur Glühwein; yani sıcak şarap. Çok güzeldi!

Alte Oper'in (Eski Opera) önü. Yeni yıl için böyle ışıklandırılmış havuz. Hava -8 dereceydi genelde biz oradayken. Bir daha baharda gitmek istiyorum:)

18 Aralık 2008 Perşembe

YER ELMASI

Herkes bilmez yer elmasını. Ben de ortaokuldayken yemiştim ilk kez. Bir komşumuz yapmıştı. Sebze aşığı babam bayılmıştı. Hemen tarifini aldı. O da yapmaya başladı. Uzun zamandan sonra geçen hafta yine yapmış. Bana da burada paylaşmak düştü:) Yalnız malzemelerin ölçüsü yok baştan söyleyeyim. Babam 40 yıllık ev hanımları gibi göz kararı yapmış.
Malzemeler: Yer elması, havuç, soğan,1/4 çay bardağı pirinç, dereotu, zeytinyağı, 1 adet kesme şeker ve su.

Yapılışı: Soğanları küçük küçük doğrayın ve zeytinyağında kavurmaya başlayın. Daha sonra küçük küçük doğradığınız yer elmalarını-havuçları ve yıkadığınız pirinci soğanlara ekleyin ve kavurmaya devam edin. Sonra su ve şekeri ekleyin. Suyunu hafif çekinceye kadar pişirin. Soğuduktan sonra dereotu ile servis yapın. Afiyet olsun! Sağlık versin!

17 Aralık 2008 Çarşamba

Şafak:147!

Bugünü saymazsak şafak:147...Günler geçiyor. Ben iyiyim. Havaalanında kuzumu uğurlarken ağlamamak için direndim ve ağlamadım. Gülerek uğurladım. Eve geldim; yine ağlamadım. Umarım bu sakinliğim, fırtına öncesi sessizlik değildir. Her gün görüşüyoruz:) (Maşallah!) O da iyi,bir problem yok. Bana destek olan herkese buradan tekrar teşekkürler!

Şimdiden tatil planları yapmaya başladım ben. Kuzum işe başlamadan 1 hafta kaçarız belki bir yerlere. Kısmetse dönüş Mayıs ortası gibi olacak. Belki Asmterdam, belki Frankfurt ya da Antalya olur rotamız. Hiç bilmiyorum ama şu anda hayali bile çok güzel.

Bayramda tüm akrabalara gittik. Askerlik öncesi el öpmek için:) Ee bu durumda benim rejim de bir süre ertelendi tabiki. En son tartıldığımda hala 70 dim. Ama pazartesinden itibaren tekrar rejim düzenine döndüm. Haftasonu tartılacağım bakalım. Umarım tartının ibresi 70 in solunda olur. Öyle çok iştahım yok zaten şu sıralar...

Bayramdan önce AROG' a gittik kuzumla. Güldük, eğlendik ama çok güzel değildi. Ben Osmanlı Cumhuriyeti'ni daha çok beğendim doğrusu ama yine de Cem Yılmaz'ı kutlamak lazım. Her film Türk sinema sektörüne katkı sonuçta. Şu sıra; yabancı filmler kesinlikle popüler değil. Yaşasın Türk filmleri! Mesela ben Issız Adam'ı hala izleyemedim. Ne zaman bilet almaya çalışsak, kalmadığını gördük. Hem sinir bozucu hem de sevindirici bir durum.Bu arada kuzum gitmeden önce Prison Break 4. sezonu bitirdik. Süper bir sezondu. Çok heyecanlıydı. Tavsiye ederim.

14 Aralık 2008 Pazar

...

Kuzumu bu sabah gönderdim. 5 ay sonra gelecek inşallah! Allah vatani görevini yapan tüm askerlere kolaylık versin! Hepsine hayırlı teskereler!...Güle güle gidip gelirler inşallah!

3 Aralık 2008 Çarşamba

Saçımın son hali:)

İşte saçımın son hali:) 2,5 sene önce kızıla boyatmıştım saçımı. İlk dip boyamdı. Sonra kızılın birçok tonunu kullandım. Son zamanlarda ise favorim: Mor:))) Çok koyu değil ama. Bu gördüğünüz renk: kahverengi, mor ve kızılın bir karışımı. Çok hoşuma gitti. Uzun bir süre böyle boyatacağım galiba. Belki biraz daha kahveye döndürebilirim. Morun en güzel tarafı kızıl gibi 20 gün sonra açılmıyor. Ben rekor kırarak en son boyamı 2,5 ay önce yaptırmıştım. Bu da sanırım 2-2,5 ay gider. Her ay boya yaptırmak beni sıkıyor. O yüzden koyu renge döndüm. Aslında kızıllar bana yine kataloglardam göz kırpıyorlar ama kullanımı zor. Bir yandan da şöyle koyu kahve üstüne karamel gölge mi yaptırsam diyorum. Evet! Bildiniz, ben kararsızım:))

Arap Kurabiye

Ne zaman blogumla ilgili istatistiklere ve aramalara baksam: Arap Kurabiye diye aramalar görüyordum. Hep de merak ediyordum ama hiç bakmamıştım. En sonunda Oya Hanım'ın sayfasında rastladım tarife. Birkaç gün sonra da denedim. Çok güzel ve orijinal bir tatmış. Tarif Betül Hanıma ait: buradan ulaşabilirsiniz. Ben tariften farklı olarak 2 adet haşlanmış yumurta sarısı kullandım. Belki yumurta kokusu rahatsız edebilir diye. Herkes tarafından çok beğenildi, tarifi alındı. Betül Hanım'a ve Oya Hanım'a buradan teşekkür ediyorum. Afiyet olsun, sağlık versin!

Not: Neredeyse 1 ay oldu ama ben hala 2 kg dan fazla veremedim. Genelde ilk 3 kiloyu 1 ayda verirdim ama nedense şimdi takıldım...

2 Aralık 2008 Salı

Neler Neler!...

Günler çok yoğun geçiyor! Koştur koştur herşey! Bir bakacağım; kuzum gitmiş...Bayramda belli olacak nereye gideceği. Tek isteğim; huzurlu olsun! Askerlik öncesi günleri olabildiğince verimli geçirmeye çalışıyoruz. Ama ne kadar olursa....2 hafta önce Mango Kanyon'da yapılan özel alışveriş gecesine katıldık kuzumla. Mango belli sayıdaki müşterisi için özel bir gece düzenlemiş. Davetli olmayanlar giremiyor. Kapıda bizi çikolata ve içki servisi yapan bayanlar karşıladı. Sponsor olarak Baileys ve Douglas vardı. Köşe yazarı Onur Baştürk de djlik yaptı gece boyunca. Gecenin önemli özelliği tüm ürünlerde %20 indirim oluşuydu. (Biraz daha olabilirdi diye düşünüyorum) Kuzum bana evlilik yıldönünü hediyesi olarak aşağıda gördüğünüz triko elbiseyi aldı. Bayramda giyeceğim:)
Alışveriş yapınca hediye olarak bu t-shirt ü ve rimeli verdiler.

Douglas'ın kozmetik uzmanları o gece isteyenlere ücretsiz makyaj da yaptılar. Güzel bir alışveriş oldu:)
Dün bir hevesle Issız Adam filmini izlemek için sinemaya gittik ama maalesef biletler bitmişti. Genç Turkcell günü olduğu için sinema inanılmaz kalabalıktı. Biz de Osmanlı Cumhuriyeti'ne gittik. Mutlaka gidin derim! Bir kere filmin çıkış noktası çok anlamlı: Atatürk Olmasaydı??? Filmin çoğu yerinde ağladım. Hele son sahnede gözyaşlarım aldı, yürüdü. Fikrine, emeğine sağlık Gani Müjde! Nasıl da güzel bir ders vermişsin! Ama tabiki anlayanlara.....

27 Kasım 2008 Perşembe

Anlayamıyorum!

Biz insanlar, bu dünya sadece bize ait sanıyoruz! Ama değil! Biz diğer canlılarla paylaşıyoruz bu dünyayı! Herşey bir dengede! Her birimiz bu dengenin birer parçasıyız! Böyle iken neden birbirimizi öldürdüğümüz yetmiyormuş gibi diğer canlılara da zarar veriyoruz? Ne hakkımız var? BU haberi okuyunca çok üzüldüm! Canilikten başka birşey değil!

26 Kasım 2008 Çarşamba

Diyete devam:))

Bugün 20. günüm. Şu ana kadar 2 kilo gitti:) Geceleri kalkmıyorum. En güzeli de bu! Gece uyanıp, birşeyler yemediğim için de sabah daha zinde kalkıyorum. 2 kilo kendini hemen belli etti:) Kıyafetler bol gelmeye başladı! Çok azimliyim ama arada kriz geliyor tabiki. Dün mesela bir tülü doymadım akşam yemeğinde ama inat ettim ve fazladan hiçbirşey yemedim. Hatta dün tatlı niyetine hiçbirşey yemedim. İnşallah böyle devam edebilirim. Biliyorum; 4 kilo verdikten sonra vücut yavaşlayacak ve daha zor vermeye başlayacağım ama yılmak yok!

21 Kasım 2008 Cuma

(:Pozitif Düşünce:)

Bu sabah birden bir karamsarlık çöktü bana. Ekonomik kriz korkutmaya başladı beni. Etrafıma bakıyorum; çok büyük firmalar bile sıkıntıda. Elemanlar işten çıkarılıyor, ücretsiz izin veriliyor, maaşlar alınamıyor. En bariz örnekse sokaktaki değişim: Dün hem Kanyon hem de Metrocity' e gittik kuzumla. Mango'nun Kanyon'daki mağazasında özel alışveriş gecesi vardı, ona katıldık. Ayrıca anlatacağım. Kanyon Metrocity' e göre biraz daha kalabalıktı ama yine de alışık olduğumuz insan sayısı yoktu iki alışverişmerkezinde de. Özellikle Metrocity'i hiç böyle boş görmemiştim. Mağazalarda ve yemek katında tek tük insanlar vardı. Daha önceleri Avrupa yakasında çalıştığım için kuzumla iş çıkışı sık sık Metrocity' e giderdik. Hep kalabalık olurdu. Starbucks'da oturacak yer bulamazdık. Bu bir tesadüf müydü yoksa gerçekten insanlar alışverişe çıkmıyor mu kestiremiyorum. Ne adım atarsam atayım; krizi düşünüyorum ister istemez! Televizyondaki aç, evsiz insanları izledikçe de şükrediyorum bir kez daha halime!...
Ben bu ruh haliyle cebelleşirken can dostum pozitif düşüncenin önemini bir kere daha hatırlattı bana! "Olumsuzları at kafandan, olumluları çağır!" "Evren bilmiyor ki olumlu-olumsuz nedir?" "Bir şeyi 40 kere söylersen olur!" Boşuna dememişler, değil mi? Olumsuz düşünceleri kurup kurup en sonunda olmasına sebep oluyoruz! Hayallerimize ulaşmak için önce onları beynimizde imgelemeli ve olacağına inanmalıyız! Nasıl olsa olmayacak! diye birşey yok.
Hepinize mutlu haftasonları! Hava soğuyor, karla karışık yağmur geliyor! Haberiniz olsun;)

19 Kasım 2008 Çarşamba

Tam da olmak istediğim yer...

3 yıl önce...

Odanın manzarası uçsuz bucaksız Akdeniz. Kasım ayına inat güneşli bir sabah. İstanbul'da hava buz gibidir şimdi. Onca koşuşturmadan, telaştan, kabalıktan sonra burada olmak ne güzel. Dingin bir sabah...Erken kalkma, işe yetişme telaşı yok! Sanki zaman durdu, biz buraya ışınlandık...Bir de denize girebilseydik tam olurdu sanırım ama ceketle dolaşmak da güzel! Denizin sesiyle saatlerce yürümek...Kapalı havuzun da keyfi ayrı: Sıcacık!...Oda servisinin yemekleri süper! Hele bir klüp sandviç var ki harika! Kendimi başka bir boyutta hissediyorum. Her gün sevdiğimle uyanmak ne güzel! Biz olmak ne güzel!...

17 Kasım 2008 Pazartesi

Pazartesi Yazısı

Yeni bir hafta! Yine bir pazartesi! İstanbul karanlık bu sabah. Hava durumunda yağmurlu diyordu. Haftasonu 2 gün evdeydim. Cuma akşamı haftalardır direndiğim hastalık yakaladı beni. Burnum akıntısı, kırgınlık vs...Hastalığın her türlüsü kötü ama şu nezle-grip daha bir kötü sanki. En sinir olduğumsa devamlı mendille gezmek! Şahika gibi burnumuza kağıtları tıpa yapıp, gezmek lazım! Bir de bir espri vardır: "Nezle-grip ilaç alırsan 7 günde, almazsa 1 haftada geçer!"Babam söylemişti bunu bana. Ortaokuldayken yine şiddetli bir nezle olmuştum. Ayrıca bu söze da sinir olmuştum. Gerçekten ilaç da çok fazla birşeyi değiştirmiyor. Sadece hissettiğiniz anda hemen alırsanız bazen etkili oluyor. Öyle işte; haftasonu evdeydim. Cumartesi CNBC-E de ne kadar dizi varsa hepsiniz izledim:) Şu sıra favorim: Side order of the Life. Bu arada kendimi biraz iyi hissedince ütü de yaptım. Ama cumartesi akşamı burnum tekrar akmaya başladı. Neyseki dün iyiydim. Hatta evi toparladım biraz. Akşam yemeğini dışarıda mı yesek derken ben hallederim dedim kuzuma ve süzme mercimek çorbası ile domatesli-peynirli makarna yaptım. Sonra da aylık alışverişverişimizi yaptık. Carrefour da bazı ürünlerde indirim olması dikkatimi çekti. Örneğin; Barilla tortellini makarna 3.90 a inmiş. Sanırım önceden 5,5 tu. Scwarzkopf Gliss saç kremi 5.75 ti, 4.90 a inmiş. Enteresan doğrusu! Acaba kriz nedeniyle mi böyle bir indirim yaptılar??? Bu arada Gliss ürünlerini tavsiye ederim. Ben boyalı saçlar için olanını kullanıyorum ve memnunum.
11 gündür diyetteyim. Hem kilo hem sağlık için açıkcası. Çünkü biliyorsunuz tatlıya çok düşkünüm ve geceleri de kalkıp tatlı yeme huyum var. Ama 11 gündür sadece 2 kere kalktım. Birinde muz, birinde biraz nesfit yedin. Geceleri savaş halindeyim kendimle. Dün tartıldığımda 1 kilo verdiğimi gördüm ama tabiki birkaç hafta sonra daha net belli olur. Diyet derken belli bir liste yok; hamur işini ve tatlıyı kestim. Tatlı olarak günde 1 adet madlen çikolata ya da 1-2 adet bisküvi yiyorum. İnşallah istikrarlı bir şekilde devam ederim. Hedef: 7 kilo! Aslında vermek değil de öyle kalmak esas problem! O yüzden verdikten sonra da dikkat etmem gerekiyor! Herkese iyi bir hafta diliyorum!...

12 Kasım 2008 Çarşamba

Evde DVD Keyfi...

Her hafta evde mutlaka birkaç film izliyoruz ama ben burada paylaşmayı unutuyorum çoğu zaman. Geçen hafta izlediğimiz filmleri mutlaka paylaşmalıyım sizinle.
İlki Adam Sandler'in baş rolde olduğu Zohan'a Bulaşma! Biz bu filmi izlerken çok ama çok eğlendik. İzlemeden önce çok önyargılıydım, saçma bir film olduğunu düşünüyordum ama inanılmaz komikti. Hiç beklediğim gibi bir film çıkmadı! Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Adam Sandler filmde, mesleğinden sıkılmış ve hayalleri olan bir İsrail askeri rolünde. Sonunda hayallerini gerçekleştiriyor...
Diğeri ise O Çocukları...Baş rollerde Demet Akbağ, Altan Erkekli, Özgü Namal, İpek Tuzcuoğlu, Sezin Akbaşoğulları ve Sarp Apak var. Gerçekten güzel bir film. Sıkılmadan, zevkle izlenebilir diye düşünüyorum. Konusu da belki çok bilindik ama bir o kadar da enteresan:1980 ihtilalinden sonra bir ailenin bir arada kalmaya çabalarken yaşadıkları, farklı hayatların nasıl kesiştiği...Özgü Namal'ı çok beğendim bu filmde. Demet Akbağ yine çok iyiydi. İpek Tuzcuoğlu biraz değişikti sanki ama rolünün hakkını vermiş. Ben Sezin Akbaşoğulları'nı çok beğenirim. Onu bu filmde izlemek de keyifliydi. Şimdiden iyi seyirler!...

5 Kasım 2008 Çarşamba

Gece yemek yemek!

Siz gün içinde veya akşamları tatlı vb. şeyler yeseniz de sabaha karşı kalkıp yine tatlı yer misiniz? Ben yerim! Yaklaşık 15 senedir yiyiyorum. Eskiden her gece kalkmazdım ama artık her gece kalkıyorum. Rejim yapıyor olsam ya da o gün hiç tatlı birşey yememiş olsam tamam ama ben hem gündüz hem gece tatlı yiyiyorum! Tuhaf değil mi? Üstelik beni o saatte kaldırmaya çalışsanız, hayatta kalkamam ama vücut istiyor ve paşa paşa kalkıyorum. Birkaç ay önce rejim yaparken kendimle çok savaş verip 1 ay kalkmadım. Ama sonra yine başladım. Üstelik bu gece yemeleri bana kilo olarak dönüyor! Düşünsenize; sabaha karşı 03.00 de kalkıp bir dilim pasta, bir dilim kek ya da o an evde ne varsa yiyip, yatıyorsunuz! Metebolizma zaten yavaş, uyku modunda. Yediğiniz cup kilo olarak kalıyor tabiki. Diyetisyen olan yengeme bu konuyu açtığımda; bana "insülin ile ilgili bozukluk olabilir, o anda tuzlu birşeyler ye" dedi! Ama ben bunu yapamıyorum, gözüm o anda hiçbirşey görmüyor! İnsanın bile bile kendine zarar vermesi böyle birşey işte! Dün gece yine kalktım. Saat 03.00 tü. Mutfakta bir durdum, lavabodaki birkaç bulaşığı makineye koydum. Makineyi çalıştırdım, mutfağı biraz toparladım. Sonra gözüm narlara ilişti. Sözde meyveleri yıkayıp, bir kenara koyacaktım. Herzamanki gibi uyuya kaldığım için yapamamıştım. Kıpkırmızı narı yıkayıp, bir güzel yedim. Yerken de CNBC-E deki "Benden Bu Kadar" filmini izledim biraz. Baş rollerde Helen Hunt ve Jack Nicholson vardı. Daha önce izlemiştim sanırım. Biraz bayan bir film doğrusu. Zaten sonunu izleyemeden yatağa geri döndüm...

Foto kaynak

3 Kasım 2008 Pazartesi

Elmalı Kurabiye

Uzun zamandır bir tarif veremiyordum. Geçen gün ilk kez yaptığım elmalı kurabiyelerimi paylaşmak istedim sizinle. Bu kurabiyeler çocukluğumdan bir hatıra. Annemin sık yaptığı tatlardan. Tarif Gönül Candaş'ın kitabından. Tadanlar tarafından beğenildi. Ben de ilk deneme için başarılı olduğunu düşünüyorum.
Malzemeler:

3 su bardağı un
1 büyük paket margarin (250 gr. yumuşak-Ben 200 gr. kullandım)
1 çorba kaşığı yoğurt
1 kahve kaşığı kabartma tozu
Limon kabuğu rendesi
1 kahve fincanı pudra şekeri
Yarım paket vanilya

İç Malzemesi için:
3 ekşi elma
1 çay bardağı toz şeker
1 tatlı kaşığı tarçın
1 avuç dövülmüş ceviz içi veya fındık

Yapılışı: Elmalar soyulup rendelenir. Şeker konup, karıştırılır. Su koymadan hafif ateşte pişirilir. Soğuyunca dövülmüş ceviz ve tarçın eklenir. Un elenir. Ortasına yağ, yoğurt, pudra şekeri, limon kabuğu rendesi, kabartma tozu konup, yoğrulur. 1,5 ceviz büyüklüğünde parçalara ayrılır. 9-10 cm. çapında açılıp, hazırlanan iç konulur, sarılır ve ay şeklinde kapatılır. Orta ısılı (ben 180 derecede pişirdim) fırında renkleri pembe olana kadar pişirilir. Piştikten sonra üzerlerine vanilyalı pudra şekeri elenir. Afiyet olsun! Sağlık versin!

31 Ekim 2008 Cuma

...

Bir sürü şey yazdım,çizdim. Sonra sildim. Şimdi tekrar yazıyorum. 29 Ekim'in tatil olması çok güzel oldu. Bugün sanki Salı gibi gelirken aslında cuma:) Umarım herkes için güzel bir haftasonu olur. Benim için artık her gün çok önemli. Çünkü kuzum Aralık'ta askere gidecek. Tek dileğim; gittiği yerde huzurlu olsun, mutlu olsun! Uzaklık-yakınlık çok önemli değil. Şanslı ki istediği zamanda gidiyor. Belki zor olucak ama çabuk geçer umarım 5,5 ay. Eş olmak başka birşeymiş: Bakışlarla konuşmak, sabahları beraber uyanmak, utanmadan ağlayacağın bir omuz, güvenle sarılacağın kollar...Çok başka...Kuzumun yokluğunda büyük bir boşluk olucak ama bu da geçecek!...Mutlu haftasonları!...

28 Ekim 2008 Salı

Cumhuriyet'imizin 85. Yılı Mutlu olsun!

Cumhuriyet'imizin 85. yılını gururla ve onurla kutluyoruz!...Atatürk'ün bize çizdiği yolda ilerliyoruz. İnancımızdan, gururumuzdan, onurumuzdan hiçbirşey kaybetmedik! Kaybetmeyeceğiz de!...
Yarın çocukları olanlar mutlaka törenlere katılsın, bizim yaşadığımız gururu, heyecanı onlar da yaşasın!...Biz yarın Can Dündar'ın Mustafa filmini izliyor olacağız gözlerimizde yaşlarla...

Müjdeee!

Bloglar artık özgür! Mahkeme kararı kaldırdı, hata düzeltildi! Özgürce yazıp, özgürce okunabiliriz artık! Ne tuhaf bir duyguydu. Yanlış yapan birkaç kişi yüzünden binlerce blog yazarı karanlıkta kaldı. Ama nihayet aydınlıktayız artık! Hep güzel haberler vermek ve duymak dileğiyle!...

27 Ekim 2008 Pazartesi

??????????

Herkese merhaba! Şu an hala şoktayım. Anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum. Bir ya da birkaç kişi yüzünden neden herkes cezalandırılıyor? Bu nasıl bir mantık? Kendimi özel hayatıma müdahale edilmiş ya da benim olan birşeyi almışlar gibi hissediyorum. Bazı arkadaşlar wordpress e geçti. Bazıları .com uzantılı alan adı aldılar. Bazıları da inatla blogger dayız diyorlar. Ben de şu anda beklemedeyim. Umudum; bu kararın bozulması! Şu anda bununla ilgili bir kampanya var. Lütfen girin ve sesinizi duyurun!

http://www.bloghareketgunu.com/imza/bloguma-dokunma/index.php

23 Ekim 2008 Perşembe

Günler geçiyor...

Pazar günü Çengelköy-Çınaraltın'daydık. Evden kahvaltılıklarımızı, Çengelköy Börekçisi'nden de böreklerimizi, pidelerimizi aldık. Çaylarımız eşliğinde nefis bir kahvaltı yaptık. Haftasonuna güzel bir veda, Pazartesiye keyifli bir merhaba oldu...

Bu şirin ve anlamlı kitap ayracım taaa Washington'dan geldi. Begüşcüm sağolsun:))

Şu sıra Nermin Bezmin'in Sır romanını okuyorum. Bu kitap da Kurt Seyt & Shura kadar sürükleyici ama konusu biraz ilginç. Roman kahramanları arasındaki ilişkiler biraz tuhaf geldi bana. Ya da belkide bu kadarını beklemiyordum. Ama güzel yine de. Bakalım nasıl bitecek? Okumanızı tavsiye ederim. Nermin Bezmen'in dilini sevdim ben.

14 Ekim 2008 Salı

KALKAN-ÇIRALI

Kaş'ın komşusu Kalkan...Yine begonviller, yine kilimler, yine harika bir manzara. Ama fiyatlar pahalı. Bir de musakka meşhur Kalkan'da. Bir komşu da Patara. 18 km. lik upuzun bir kumsalı olan antik kent...Dalgaları Kaputaş'tan da yüksek...
Yine Çıralı...Hep Çıralı! Kaş'tan sonraki durağımız; 2. adresimiz Çıralı oldu. Yemyeşil ve mis kokulu limonlar, kıpkırmızı narlar karşıladı bizi. Tek kusur; çok kalabalık olmasıydı. Çıralı bakir olmaktan gitgide çıkıyor sanırım. Çıralı'da ilk defa tekne turuna çıktık. İyi ki çıktık! Çok güzel bir gündü! Tekne yeşil örtülü dağların arasından, lacivert sularda seyrederken, kendimi bir ara yüzyıllar öncesine Likyalılar'ın yanına gitmiş gibi hissettim. Çoban koyu, Sazak koyu, Büyük Ceneviz, Küçük Ceneviz...Harika koylardı. Ama en güzeli Büyük Cenevizdi. Turkuaz bir su ve kum...Görmeyen çok şey kaybeder...

10 Ekim 2008 Cuma

KAŞ

Sanki bir köy ama şehir de aynı zamanda. Heryerde kediler, köpekler. Ama en çok da kediler...Bir Akdeniz klasiği begonviller uzanıyor duvarlarda. Kaş'ın peştemalları çok meşhur anlaşılan. Her yerde peştemal vb. ürünler satan mağazalar var. Gümüşçüleri de atlamamak lazım. Çınarlar Restaurant'ın yemekleri çok lezzetli. Pidesi, pizzası, makarnası ve ezmesi bizzat denendi, onaylandı. Pansiyon derseniz; White House derim. Adı pansiyon ama kendisi butik otel.
Kahvaltısı güzel ve doyurucu. Menemeni özellikle tavsiye edilir. İşte Kaş'ın en güzel kedileri. Yukarıda gördüğünüz plaj da Kaş'ın içindeki Küçükçakıl Plajı.
Kaş'ta nerede denize gireceğim? Derseniz cevap çok: Küçükçakıl, Büyükçakıl, Akçagerme, Limanağzı,Kaputaş...Bizce en çok sevilen Akçagerme ve Kaputaş oldu.
Dalgaları boyu aşan meşhur Kaputaş...Deniz yüksekken girmenizi tavsiye etmeyiz. Ama sırf manzarası bile görmeye değer.

Mutlu haftasonları!...

7 Ekim 2008 Salı

...

Tatil de bayram da bitti. Eve döndük. Cumartesi sabahı son dakika diye geçen haberle bir kez daha yıkıldık. İsyan ettik! Kızdık!...Ben artık gerçekten söyleyecek birşey bulamıyorum. Yılmaz Özdil'in bugünkü yazısını mutlaka okuyun!...

22 Eylül 2008 Pazartesi

Kısa Kısa...

Bugün işteyim ama yarından itibaren izinliyim. Kesintisiz 14 gün tatil!!! Tam da ihtiyacım olan şey...Bildiğiniz üzere havalar bozdu. İstanbul soğuk! Güneye kaçmanın tam zamanı belkide. Kaş ve Çıralı ikilisini içeren 11 günlük bir tatile çıkıyoruz bu gece. Kaş a ilk gidişimiz. Herkes tarafından beğenilen bir yer, pişman olmayacağız sanırım. Sonrasında da tatil klasiğimiz olan Çıralı'da olacağız. Planlar: Kaputaş'ta denize girmek, Kekova'da tekne turu, Kaş'ta cuma pazarı ziyareti, Çıralı'da kaldıysa eğer keçi sütünden dondurma yemek, nar sulu ayran içmek ama en çok bol bol dinlenmek...

Dün tatil öncesi saçlarımı boyattım ve kestirdim. Neredeyse belime gelen saçlar, şu an omuzlarımda. Büyük bir yük gitti sanki. Rengi de bir süredir mor-kızıl. Eskisi kadar akmıyor, kullanımı daha rahat. Tavsiye ederim:)

Haftasonum ütü yapmakla geçti. Herşeyi ütüledim. Sadece bavula yerleştirmesi kaldı. Bir de yol için çatlak kurabiye yapacağım. Uzun zamandır yapmamıştım. Evi de bir toparlamam lazım. Dağınık bırakıp gitmeyeyim.

Dün TRT-INT'de TRT İzmir Televizyonun hazırladığı Türksite programında blogumun tanıtımı oldu. Maalesef ben izleyemedim. İzleyenler varsa, benimle paylaşsın lütfen!Programın yapımcısı Nükhet Yılmaz'a çok teşekkür ediyorum. Çok güzel bir süpriz oldu benim için. Blogumun tanıntıma değer bulunması beni çok mutlu etti. Bu da güzel şeyler de oluyor a bir örnek olsa gerek!

Herkese şimdiden iyi bayramlar ve iyi tatiller! Kaş için önerileri olan varsa, bekliyorum:)

15 Eylül 2008 Pazartesi

POLYVORE

Geçen hafta Salıncaktaikikişi sayesinde tanıştım Polyvore ile. Çok güzel bir site. İstediğiniz kıyafet ve aksesuarlarla, zevkinize göre bir kolaj oluşturabiliyorsunuz. işte benim kombinasyonlarımdan bazıları:


Bu kombinasyon benim tarzımı yansıtıyor. Sonbahar için tercih ettiklerim diyebiliriz.

Bu da In Paris...Şık bir bayanın olmazsa olmazları...

Bu elbiseye bayıldım. Detaylar çok güzel. Kırmızı ve siyahın uyumu...
Herkese iyi bir hafta diliyorum!...


9 Eylül 2008 Salı

Tuzlu Kurabiye

Uzun zamandır mutfakta denemeler yapmıyordum. Bu cumartesi hazır fırsat varken, sevgili Burçin'in susamlı çubuk tarifini denemek istedim. Tarif üstünde bazı değişiklikler yaptım ve ortaya bu tuzlu kurabiyeler çıktı. Burçin'e çok teşekkürler! Mutfağıma bir lezzet daha katıldı.
Malzemeler:

100 gr tereyağı

1 çay bardağı sıvıyağ (küçük çay bardaklarından)

1 yumurta sarısı

1 tatlı kaşığı tuz

1 yemek kaşığı elma sirkesi

1 çay kaşığı karbonat

3,5 - 4 su bardağı un

Yarım su bardağı süt

Üzerine sürmek için :

1 yumurta akı

Çörek otu (susam da olabilir)

Yapılışı: Oda ısısındaki malzemelerin tümünü yumuşak bir hamur elde edene kadar yoğurun. Hamurdan parçalar alıp, küçük bir oklavayla biraz açın. Açtığınız parçaları kurabiye kalıpları ile kesin. Kestiğiniz kurabiyeleri yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizin, üzerlerine yumurta akı ve çörek otu sürün. Önceden ısıtılmış 180 ºC fırında 30-35 dakika kızarana kadar pişirin. Pastane tuzluları gibi bir tat elde edeceksiniz. Afiyet olsun!...